Aziz Havarilerin Orucu
Bilindiği üzere oruç, manevi hayatımızda bir amaç değil, bizi arındırarak tutkularımızı dönüştürmemize ve böylece Allah’ın semâvi hükümranlığına ulaşmamıza yardımcı olan bir araçtır.
Kilise’nin belirlediği oruçlar arasında, ne yazık ki bugün birçok Hristiyan tarafından bilinmeyen Aziz Havariler Orucu da bulunmaktadır. 29 Haziran’da Kilise, en yüce Havariler Petros ve Pavlos’un anısını kutlar. Bu nedenle, iki havarinin şehaditini anmak için “Kırk Gün Orucu” adı verilen bir oruç dönemi belirlenmiştir. Yeni Takvim’e göre bu oruç hiçbir zaman 30 günü aşmasa da, bu terim daha çok Noel ve Paskalya dönemlerinde kullanıldığı için genel olarak orucu ifade etmektedir.
Tüm Azizler Pazarı’ndan sonraki Pazartesi günü başlar ve 29 Haziran’da sona erer. (Tüm Azizler Pazarı) Sabit bir bayram olmadığı için orucun süresi de Paskalya’nın ne zaman olduğuna bağlıdır. Bu oruç, Büyük Athanasios’a (4. yüzyıl) göre Pentikost bayramından hemen sonra başlardı çünkü Havariler görevlerine bu dönemde başlamışlardı. Havarisel Buyruklar’a göre ise, bizim uyguladığımız şekliyle Tüm Azizler Pazarı’ndan sonra başlardı. Bu oruç döneminde ağır bir vegan beslenme söz konusu değildir balık, şarap ve zeytinyağı(oruç dönemi içindeki Çarşamba ve Cuma günleri ise tamamen vegan ve kuru gıdalar tüketilir) tüketimi serbesttir. Orucun sona erdiği 29 Haziran’da, ruhban olmayanlar için her şeyi yemelerine izin verilir; ancak 29 Haziran Çarşamba veya Cuma gününe denk gelirse et yerine yalnızca balık tüketimine izin verilir. Keşişlerin ise bayram hangi güne denk gelirse gelsin yalnızca balık yemelerine müsaade edilir.
Orucu kısaltma veya başka yiyecekleri de serbest bırakma girişimleri olmuştur. Örneğin, Kostantinopolis Ekümenik Patriği III. Yeremya (1719 MS), Fener’de bu oruç artık kalmadığı için (yeniden düzenleyip) oruç günlerini 12 ile sınırlamaya çalışmıştır. Ancak, balıkçılar ve bakkallar bu dönemde zarar görecekleri için ayaklandıkları için bu girişim başarısız olmuştur. III. Yoakim de (1901-1912), ikinci patriklik döneminde, Aziz Havariler Orucu sırasında yumurta, süt ve peynir tüketimine izin verilmesini denemiştir. Ancak, Athos Dağı’ndaki keşişlerin şiddetli direnişi nedeniyle bu girişim de başarısız olmuştur.
Hepimizin bilmesi gereken temel bir husus şudur ki, Kilise’nin oruçları kendi isteklerimize uyması için değiştirilmemeli, aksine bizler Kutsal Kilisemiz’in belirlediği bu oruçlara göre kendimizi değiştirmeliyiz. Elbette, her hasta inananın daha iyi şifa bulması için manevi bir rehberin yönlendirmesiyle istisnai olarak yapılan bir “ekonomi” (muafiyet) durumu da vardır. Hepimiz, az ya da çok, manevi ve fiziki olarak hasta olduğumuz için, Kilise bir “şifa veren” olarak her birimize hastalığının derecesine göre yardım etmek için gelir. Ancak hepimiz Kilise’nin genel çizgisine uymalı ve muafiyeti, yani ekonomiyi kolay bir çözüm olarak görmemeliyiz; aksine, manevi rehberimizin takdisleriyle, ruhumuzun iyiliği için mücadele etmeliyiz.
Umarım hepimiz Kilise’mizin bu önemli orucunu ihmal etmeden ve canımızın şifası için uygun şekilde ondan istifade ederiz. İyi bir dönem dilerim!
İlahiyatçı Peder Nikolaos Yeorgandonis