/ Pazarın Sesi / Mucize balık avı

Mucize balık avı

Luka İncili (Luka 5:1–11)

  1. İtaat

Rab, Celile gölünün kıyısında yürürken iki küçük teknenin demirlediğini ve balıkçıların karada ağlarını yıkamakta olduklarını gördü. İki tekneden birine bindi ve kıyıda hayranlıkla kendisini dinleyen kalabalığa vaaz verdi. Bir süre sonra balıkçılardan biri olan Simun Petrus’a dönerek şöyle dedi: “Tekneni açığa sür ve balık tutmak için ağlarını bırak.” Petrus “Üstat,” diye cevap verdi “bütün gece uğraştık ama hiçbir şey tutamadık. Fakat senin sözün üzerine ağı göle bırakacağım.”

Peki neden Rab, balıkçılardan avlanmaya uygun olmayan bir saatte tekrar ağlarını bırakmalarını ister ve üstelik onlara herhangi bir mucize vaat etmez? İstediği şey bütün tecrübeli balıkçılara göre imkânsız görünüyordu. Onların yerinde başkaları şöyle diyebilirdi: “Ama Rab, biz işimizi iyi biliyoruz. Bütün gece hiçbir şey tutamadıysak şimdi de tutmamız mümkün değil. O hâlde neden yeniden yorulalım?”

Fakat Rab bunu, öğrencilerine itaati ve emirlerine yürekten boyun eğmeyi öğretmek için yaptı. Onlara, kendi deneyimlerine ters düşüyor gibi görünse bile, O’nun isteğine uymayı göstermeyi amaçladı. Öğrenciler de bu dersi bütünüyle anladılar. Uykusuzluğun ve balıkçılığın zahmetinden bitap düşmüş olmalarına rağmen söz dinlediler. Bu gönüllü itaatleriyle dört Celileli balıkçı bizlere de Tanrı’nın isteğine tam bir teslimiyetin örneğini verdiler. Böylece biz de çevremizde her şey olumsuz görünse ve başarı imkânsız gibi olsa bile sabırla ve Tanrı’nın emirlerine itaat ederek görevimizi sürdürmeliyiz. İlahi iradeyi sevinçle yerine getirelim, bu itaatimiz harikulade sonuçlar doğuracaktır.

  1. Neden Bu Kadar Bolluk?

Ardından gerçekleşen mucize şaşırtıcıydı. O kadar çok balık yakaladılar ki ağları yırtılmak üzereydi, iki tekne de batma tehlikesi geçirdi. Peki neden böyle oldu? Daha az balıkla da mucize inkâr edilemezdi. O hâlde neden bu kadar büyük bir balık sürüsü?

Çünkü bu mucize, belleklerine ve yüreklerine silinmez şekilde kazınan, öğrencilerin ileride gerçekleştirecekleri ruhsal balıkçılığın somut bir ön bildirisiydi. Sayısız insan topluluklarını Mesih’e kazandıracaklarının işaretiydi. Bunu her zaman hatırlamaları ve daha sonra dünyanın denizlerine açıldıklarında bazen hemen sonuç göremeseler bile yılmamaları gerekiyordu. Her zaman Rab’bin bir gün onların ruhsal ağlarını sayısız imanlıyla dolduracağına dair ümit ve kesinliğe sahip olacaklardı.

Balık bolluğu aynı zamanda İsa’nın öğrencilerine ödülüydü. Kendisine kalabalığa vaaz vermesi için teknelerini sunmuşlardı ve ağları yeniden atmaları konusunda gösterdikleri itaatin karşılığını aldılar. Onlar teknelerini, zamanlarını ve emeklerini sundular ve bunun karşılığında ödüllendirildiler. Ve iyi öğrendiler ki, müjdeyi uluslara duyurma hizmetlerinde Rab’bin bereketi olmadan hiçbir başarı elde edemeyeceklerdi. Onun lütfu olmadan ruhsal ağları boş kalacaktı. Ama O’nun yardımı ve bereketiyle dolup taşacaktı.

  1. Farkındalık ve Huşu

Petrus bu olağanüstü balık bolluğunu görünce İsa’nın dizlerine kapandı ve şöyle dedi: “Rab, benden uzak dur, çünkü ben günahkâr bir adamım, seni teknemde ağırlamaya layık değilim.”

Petrus’un sözleri dikkat çekicidir. Onun yerinde bir başkası, İsa’dan asla yanından ayrılmamasını yalvararak isterdi. Peki neden Petrus böyle konuştu? Çünkü kendisini böylesine büyük bir ilahi lütfa layık görmüyordu. Derin bir huşu içinde, önünde tüm yaratılışın kudretli Rab’binin bulunduğunu kabul ediyor ve O’nun karşısında kendini günahkâr hissediyordu. Ne kadar dokunaklı ve içten bir itiraftır bu! Olağanüstü mucize karşısında coşkulu haykırışlar yerine, günahkârlığının bilinciyle sarsılmıştı.

Ve bize öğretiyor ki, biz de hayatımızda Tanrı’nın adımlarını hissettiğimizde ve sevgisinin mucizevî müdahalelerle bize göründüğünde, kendi değersizliğimizi ve O’nun yüceliğini idrak ederek derinden sarsılmalıyız. Hele ki, Kutsalların Kutsalı olan Rab, biz günahkârlara değerli Bedenini ve lekesiz Kanını sunduğu o kutsal saatlerde… O anlarda biz de yürekten kırılmış bir şekilde diz çöküp, bu en büyük armağana layık olmadığımızı hissederek, içten bir alçakgönüllülükle O’ndan büyük merhametiyle bize acımasını dilemeliyiz.

“Sotir” dergisinin 1940.sayısından çevirilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mucize balık avı