Günah ve tedavisi
Elçi Pavlus, Romalılara hitaben, Mesih’in ışığını tanımadan önce putperestliğin karanlığında yaşayan yeni Hristiyanlara yazmaktadır. Putperestlik, insanî zayıflığın tanrılaştırılması, günahın putlaştırılması ve onun doğal bir yaşam biçimi olarak kabul edilmesidir. Pavlus, biraz önce, bir kişinin Mesih ile birleşmesinin ve Kilise içinde yaşamasının mümkün olmadığını, eğer günahla uzlaşmış ve ona teslim olmuşsa – tıpkı putperestler gibi – belirtmektedir. Bu nedenle öğretmektedir ki, Hristiyan kişi vaftizi aracılığıyla artık Mesih’in doğruluğuna teslim edilmiştir ve günahın köleliğinden özgür kılınmıştır. Pavlus, Hristiyan olmasına rağmen günaha kendini teslim etmeyi seçen kişinin kaderinin ruhun ölümü olduğunu söyleyerek sözlerini tamamlar.
Ruhsal bir hastalık olarak günah
Pavlus’un bu görüşü, biyolojik yaşamın terimleriyle ifade edildiğinde daha kolay anlaşılabilir. Günahı ruhsal bir hastalık olarak görmekle benzer şekilde, bedensel hastalığı da koyabiliriz. Ki bu da çoğu zaman biyolojik ölüme yol açar. Vücudun her çok ciddi hastalığı biyolojik ölüme götürür. Ruhsal bir hastalık olarak günah ise ruhun ölümüne ve sonsuz yaşamdan mahrum kalmaya neden olur.
Ortodoks Kilisemizin bu bakış açışı, günahı ahlaki bir biçime ve hukuki bir boyuta indirgeyen Batı görüşüyle çelişir. Bir din âlimine göre, “Kilise Babalarında günah, bir hastalık biçimini alır ve günahın ortadan kaldırılması bir tedavi olarak görünür. Yani elimizde hastalık ve tedavi vardır. Günah, insanın hastalığıdır. Sadece Tanrı’ya bir emir eri gibi itaat etmeyen insanın düzensizliği değildir. Çünkü günah, bir fiil veya devlet yasalarının ihlali değildir. Yasalar vardır. Bir suçlu yasayı çiğner ve yasa tarafından cezalandırılmalıdır. Augustinus — yani Batı Kilisesi — günahı bu şekilde anlamıştır: Tanrı buyruklar verdi, insan Tanrı’nın buyruklarını çiğnedi ve buna göre cezalandırıldı. Teşhis şudur ki insan, günah denilen bu hastalıktan, yani karanlıktan muzdariptir. Kilise Babalarında bu ifadeyi kaç kez buluruz: “aklın kararması…”. Aklın kararması, günahın teşhisidir. Peki tedavi nedir? Aklın aydınlanması. Elimizde karanlık ve aydınlanma var. Karanlık ve ışık.”
Tövbe şifa verir
Bu imgeleri içimizde tutmak önemlidir. Günah karanlıktır ve karanlık, ışıkla dağılır. Günah, belirli bir ilaçla, belirli bir tedavi yerinde iyileştirilen bir hastalıktır. Aksi takdirde ruhun ölümüne yol açar. O tedavi yeri Kilise’dir. Yaşlı bir din adamının ifade ettiği gibi, “Kilise’nin en temel görevi, insanı günahın egemenliğinden kurtarmak, onu ruhen uyandırmak, kalbini terbiye etmek ve onu erdem ve gerçek insanlık yoluna yönlendirmektir. İçinde aydınlık ve hassas bir vicdan geliştirmek, iç dünyasını yetiştirmek, kalbi bencillik, kötülük ve para sevgisinin vahşi tutkularından arındırmak, kalbi gerçek sevgi ruhuyla, insanlara karşı fedakârlık ruhuyla zenginleştirmek, insanı insana yakışır hâle getirmek ve onu yeni bir yaratılışa dönüştürmek.”
İnsanın günah hastalığından iyileşmesi için ilaç, tövbedir. Aziz Altın Ağızlı Yuhanna’nın bunu nasıl tarif ettiğini dinleyelim: “Tövbe, günahı iyileştiren şifahanedir. Göksel bir armağandır, hayranlık uyandıran bir güçtür, yasaların sonuçlarını yenen bir lütuftur. Bu yüzden zina edeni reddetmez, aldatanı engellemez, sarhoştan yüz çevirmez, puta tapanı iğrenç bulmaz, iftiracıyı uzaklaştırmaz, küfür edeni kovmaz, kibirliden nefret etmez; hepsini dönüştürür. Tövbe, bize cennetin kapısını açar, bizi cennete götüren odur.” Âmin!
Arhimandrit E. Oik. Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 27 no’lu broşürden alıntılanarak tercüme edilmiştir 6 Temmuz 2025 Pazar
Günah ve tedavisi