/ Azizler ve din adamlarımız hakkında tanıklıklar / 16.Üçüncü misyon gezisi

16.Üçüncü misyon gezisi

16.Üçüncü misyon gezisi

 

 

                                   “Bize sövenlere iyilik diliyoruz,

                                                       zulmedilince sabrediyoruz” 

                                                                                 (I.Kor.4,12)

  Havari Aziz Pavlos, uzun süren ikinci misyon gezisi esnasında yaya olarak katettiği yollardan yorgun argın ve kapanmakta olan fakat ara sıra acıyan üstündeki kırbaç yaralarıyla dolu, Suriye’nin Antakya şehrine ulaştığı zaman kardeşlerimizin onu candan karşılamarından büyük mutluluk duymuş olmalı! Her şeye rağmen yine de rahat edemiyordu. Yahudiler’in kurulmuş olan Kiliselerde kargaşa ve sorun çıkartmaya çalıştıkları etraftan duyuluyordu. Bundan dolayı yeni vaftiz edilen Hristiyanların yardıma ihtiyaçları vardı. Üstelik en yakın zamanda tekrar Efes’i ve yeni kurulmuş olan birçok Kiliseyi ziyaret edeceğine söz vermişti. Bu yüzden kış biter bitmez 53 yılının baharında, Kilise’nin takdisi ve kendisine verdiği yetkiyle üçüncü misyon gezisi için tekrar yola düştü.

 İlk hedefi Efes kentiydi. Fakat oraya varmadan evvel özel ilgi duyduğu ve manevi desteğe ihtiyaçları olan Güney Galatya’nın Kiliselerinden geçmeyi uygun gördü. Derbe’ye Haziran ayının ortalarına doğru vardı. Orada Gaius Derbeus adında yeni bir öğrenci yanına katıldı. Oradan, nolojiyi (logia) yani Kudüs’teki fakir kardeşlerimiz için bağış kampanyasını oluşturmaya başladı. Bu arada Galatya’nın çevresindeki diğer Kiliseleri de ziyaret ettikten sonra, Frigya’dan geçerek Efes’e ulaştı.

 Ege Denizi’nin kıyısında antik bir kent olan Efes’in, tanrıça Artemis’e ibadet etmek için Amazonlar tarafından kurulduğu söylenmektedir. Pavlos’un dönemine kadar Anadolu’daki putperestlerin ibadet törenlerinin en büyük merkeziydi. Artemis’in dev putu ve ince mermerden inşa edilmiş tapınağı her sene binlerce hacıyı buraya çekiyordu. Tapınağın etrafında Artemis’in ve diğer ilahların putlarının imalat sanayisi gelişmişti. Aynı zamanda, Doğunun büyük bir ticari merkezi ve geniş Asya çevresinin başkenti olan Efes vali tarafından yönetiliyordu ve dolayısıyla kalabalık bir şehirdi. Roma’nın Asya Eyaletine yaklaşık beşyüz şehir ve köy dâhildi. Orada Pavlos’a büyük bir faaliyet alanı açılıyordu. Kendisi Efes’ten Korintliler’e mahsus I.Mektubunda, “Çünkü büyük ve etkili işler yapmam için burada bana bir kapı açıldı.” (I.Kor.16:9) diye yazıyordu. O güne dek Pavlos, misyonerlik faaliyetleri süresince o kadar zengin ve geniş kapsamlı bir misyoner sahasına rastlamamıştı. Orada da yine Sinagog’tan başladı. Fakat siyonist Yahudiler şiddetle karşılık vermeye başlayınca, çalışmalarına ve vaazlarına dostlarının evlerinde devam etti. İmanlıların sayısı gittikçe artıyordu ve çok geçmeden sadık dostların evleri yetersiz gelmeye başladı. Böylece cemaat Tirannus (Rex) adında yeni vaftiz olmuş bir imanlının okulunda toplanmaya başladı. Herhalde Tirannus (Rex) dine yeni iman etmişti ve okulunun salonunu Pavlos’un halkı eğitmesi için memnuniyetle açmıştı.

 Havarinin M.S 61 yılında, Roma hapishanesinden Efes’in Hristiyanları’na yolladığı Mektubunda, oradaki imanlıların dinlerinde gelişme göstermelerinden ve birbirlerine sevgi bağlarıyla bağlanmış olmalarından bahsediyor ve Pavlos bu başarısı için Tanrı’ya devamlı şükrediyor ve dualarından Efes Kilisesi’ni eksik etmiyordu (Efs.1:15-16).

 Havari Aziz Pavlos büyük ekibiyle birlikte, başta Efes olmak üzere, tamamıyla Asya’nın geniş çevresine tohumlarını ekti ve orada Aziz Yuhanna’nın (Saint John) Vahiyinde özellikle atıfta bulunduğu İzmir, Efes, Laodikya, Filadelfya, Sart, Tiyatira, Bergama gibi meyve veren Kiliseler kuruldu. Ana Kilise Efes’in en büyük onuru olan ve Efes Havarisi, İncil yazarı Yuhanna’nın etkili mektuplar yolladığı bu yedi kardeş Kilise, yedi yıldızdan oluşan bir hale gibi Ana Kilise’yi sarıyordu. Bu yüzden Havari Aziz Pavlos daha sonra zulümlere katlanan bu Kiliseler hakkında, Romadan, “Bir zamanlar karanlıktınız, ama şimdi Rab`de ışıksınız. Işık çocukları olarak yaşayın.” diye yazıyordu (Efs.5:8).

Bu yerel Kiliselerin doğru yöneltilmeleri, aynı zamanda Komünyon toplantılarını ve Kutsal Gizemleri yürüten dini görevlilerin bulunması gerekiyordu. Bu yüzden Pavlos, Rab’bin Kilisesini yönetmek maksadıyla, Kilise’ye piskopos olarak tanımladığı dini görevliler yerleştiriyordu (Elç.İşl.20:28). Havari Aziz Pavlos, Efes’te kaldığı üç sene zarfında bu Rahipleri ve Başpiskoposları hazırlamak ve eğitmek için epey zaman harcadı (Elç.İşl.20:31). Böylece, Havari Efes’i terkedeceği zaman, seçilmiş olan bu piskoposlar ve Rahipler onun çalışmalarına eşit derecede yaratıcı ve verimli bir şekilde devam edebileceklerdi.

  Bu arada, Galatya Kiliseleri bazı İsrailli Hristiyanlar’ın, imanlıları Havari’ye karşı kışkırttıklarına dair üzücü ve kaygı verici haberleri Pavlos’a iletiyorlardı. Onun, onikilerin grubundan gelmediğini, dolayısıyla gerçek bir Havari olmadığı gerekçesiyle Havarisel çalışmalarından tereddüt ediyorlardı. Bundan böyle havarilerden kaynaklanmadığı için onun öğretilerini kabul etmek istemiyorlardı. Tüm bunların altında yatan neden, bu insanların Musa’nın Kanun Hükümlerinden kopmak ve sünnet olma geleneğinden vazgeçmek istememeleriydi. Şayet bu görüşler geçerlilik kazansaydı Hristiyan Kilisesi bir Yahudi tarikatına dönüşecekti. Bu yüzden, Havari eski Yahudiler’in inançlarını ele alan Galatyalılara yönelik meşhur Mektubunu yazmış ve yollamıştı. Havarisel soruna Dirilişin şahsi deneyimiyle İlk Kilise çözüm getirdi. Böyle bir duruma düşen sadece Pavlos değildi, Onikilerin arasında bulunmadıkları halde Kilise’nin Havari olarak saydığı Matthias ve Barnabas da aynı duruma düşmüşlerdi.

 Havari Aziz Pavlos Efes’te başka bir sorun olan büyücülükle karşılaştı. Bu soruna üstün ve mucizevi olaylarla çözüm getirildi. Tüm bu olanlar, büyücülerin pişman olmalarına ve büyü ile ilgili kitap ve malzemelerini getirip yakmalarına yol açtı.

 Havarisel çalışmaların tüm bu başarıları diğer taraftan, özellikle büyüden geçinen ve ekonomik çıkarları zarara uğrayan putperestleri de ayağa kaldırmıştı. Korintliler’e yolladığı I.Mektubunda ”Efes’te vahşi hayvanlarla mücadele ettim.” diye yazıyordu (I.Kor.15:32). Romalılar’a ise Efes’te Akvila ve Priskilla’nın ”onun uğruna kendilerini tehlikeye attıklarını” yazıyordu (Rom.16:3-4). Tabii ki, Havari Aziz Pavlos’un Efes’te karşılaştığı bu tehlikeler hakkında ”Elçilerin İşlerinde” yeterli bir açıklama yapılmamıştır, fakat Efes’teki tanrıça Artemis’in heykelcik ve tapınağın maket üreticilerinin yarattıkları huzursuzluğa değinmektedir. Pavlos, imanlılara şehrin koruyucusu Artemis’e saygı duymamalarını tavsiye etmeye devam ediyordu. Buna rağmen, halktan büyük bir kalabalık Büyük Tiyatronun önüne toplanarak; ”Efes’in Yüce Artemis’i!” diye haykırıyordu (Elç.İşl.19:28-30). Pavlos tiyatroya gidip konuşmak istiyordu fakat şehrin ileri gelenlerinden Pavlos’tan hoşnut olanlar ona kızgın kalabalığın karşısına çıkmamasını önerdiler.

  Kargaşalıklar bittiği zaman Pavlos Efes’i terketmeye karar verdi, bu yüzden Hristiyanlar’ı davet etti ve komünyon toplantısından sonra onlara nihai talimatlarını verdi ve veda etti. Onları artık göremeyecekti.

  İleride, bilindiği kadarıyla M.S 70’te, Romalı general Titus tarafından Kudüs’ün yıkılmasından sonra Havari Theolog(İlahiyatçı) Yuhanna Efes’e gelerek çalışmalarına başlamış ve orada İnciliyle birlikte Mektuplarını yazmıştı. Orada, ileri yaşta huzur içinde bu dünyadan göçmüştü. Bizans İmparatoru Justianus, Aziz’in onuruna mezarının bulunduğu yerde muhteşem bir Kilise dikmişti. Günümüzde bu Kilise’nin sadece kalıntılarını görebiliyoruz.

 

Ses kaydιnι dinleyiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=D1VgbRCmQzc&t=1s

Havari Aziz Pavlus’un Hayatı – Bölüm 16

 

SOTİRİOS TRAMPAS, PSİDYA METROPOLİTİ,  AZİZ PAVLOS, DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ

 

16.Üçüncü misyon gezisi