Sadece ve sadece Kutsal Kitap’ın söylediklerini kabul etmek hristiyan öğretilerine/inancιna uygun mu?
Protestanlardan sık sık duyduğumuz şey : “Biz sadece Kutsal Kitap’ı kabul ederiz. Bizi ne daha fazlası ilgilendirir, ne daha azı.” Buna rağmen, Protestan gruplar arasında görüş farklıkları oldukça fazladır. Hatta, aynı gruba mensup olanlar arasında bile farklıklar söz konusudur.
Çeviriler Arasındaki Farklılıklar
Eğer Protestanlar Kutsal Kitap’tan uzaklaşmadılarsa kendi aralarındaki farklılıkar nereden kaynaklanıyor? Eğer Kutsal Kitap hakikaten Tanrı tarafından bize neye inanacağımız hakkında tek ve eksiksiz kaynak olarak verilmişse, o zaman Protestanlar arasında anlaşma sağlanması ve inanç farklılıkları olmaması gerekirdi. Oysa aralarındaki farklılıklar oldukça fazladır.
Eğer Tanrı, imanımız için bizden Kutsal Kitap’ı tek rehber olarak kullanmamızı istemiş olsaydı, içeriğini her dilde tam olarak aynı anlama gelecek şekilde düzenlerdi; hatta bunu her çeviri için yapardı. Fakat şu bir gerçek ki Yunanca ve İbranice’den çeşitli çevirilerde, kelimelerin farklı tercüme edildiği, dilden dile yorumlarda farklılıklar olduğu göze çarpıyor. Aslında, çeşitli dinler tarafından, anlamı kendi isteklerine, kişisel dogmatik özelliklerine göre değiştirme amaçlı çevirilere de alışkınız.
Sadece Kutsal Kitap mι?
Bunu, Kutsal Kitap’tan bir örnek alıntı yaparak irdeleyelim.
Bu başlığa ilişkin, en eski yazıtlardaki gibi ve Protestan öğretilerinden etkilendikten sonra yapılmış çeşitli yanlış tercümelerdeki farkı gösterecek bir alıntı…
2. Timoteos 3:16 kısmına başvuruyoruz, yazıldığı üzere: “Kutsal Yazıların tümü Tanrı esinidir, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır.” Oysa çeşitli versiyonlardaki alıntılarda şöyle denmektedir : “Tanrı esini olan Kutsal Kitap öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır…”
Bu çevirilerde, sadece Kutsal Kitap’ın Tanrı esini olduğu ve diğer yazıların Tanrı tarafından desteklenmediği vurgulanır. Halbuki bu ayet sadece Kutsal Kitap’ın Tanrı esini olduğunu iddia etmiyor; aslında “Her Tanrı esini söz’ün yararlı olduğunu” vurguyor.
Yine de bu ayet SADECE Kutsal Kitap’ın Tanrı esini olduğunu iddia etmemekte; esasen ” Tanrı esini her yazının/sözün yararlı olduğunu” vurgulamaktadır. Ayetin bahsettiği yalnızca Kutsal Kitap değil, Tanrı esini olan her yazıdır. Şu da var ki bu ayet yazıya döküldüğünde Kutsal Kitap olarak sadece Eski Antlaşma biliniyordu.
Bazıları buna şu şekilde karşı çıkabilir ve “Kutsal Kitap’tan ayrı, başka Tanrı Esini söz yoktur” diyebilir.
KUTSAL KİTAP’IN HİÇBİRYERİNDE, SADECE KUTSAL KİTAP’IN TANRI SÖZÜ OLDUĞU VURGULANMAZ
Eğer birisi bunun aksine bir iddiada bulunuyorsa, bunu Kutsal Kitap’la bağdaşmayan kendi bakış açısını haklı çıkarmak için yapıyor demektir.
Oysa iddia sahibi bu durumda, sadece Kutsal Kitap’ı kabul ediyor değil, Kutsal Kitap haricinde kendi fikrini de kabul ediyor ve bunun sonucunda SADECE Kutsal Kitap’ta yazılı olanı kabul etmek zorunda kalıyor.
Gerçekte, Kutsal Kitap’ta sadece Kutsal Kitap’ın Tanrı Esini olduğuna dair bir ifade yer almaz, dahası bizim sadece ve sadece Kutsal Kitap’ı kabul etmemiz ve diğer kaynakları reddetmemiz gerektiği de yazılı değildir. Dolayısiyle, bunun aksini iddia eden açıklamalar Kutsal Kitap’a uymaz ve bu görüş sahiplerinin, Kilise’nin 20 asırdır reddettiği, Hristiyanlıkla bağdaşmayan dünyevi adetlere tabi olduğunu gösterir.
Kilise’nin Güvenilirliği
Kutsal Kitap, imanın temelini sadece Kutsal Kitap’ın oluşturduğu fikrine uymamızı istemez. Aziz Pavlus, Timoteos’a yazdığı mektupta bunu açıkça belirtiyor : “Ama gecikirsem, gerçeğin direği ve dayanağı olan Tanrı’nın ev halkı, yani yaşayan Tanrı’nın topluluğu içinde nasıl davranmak gerektiğini bilesin diye sana bunları yazıyorum.” (1. Timoteos 3 :15)
Bu cümleye göre, gerçeği öğrenmek isteyen, sadece Kutsal Kitap’a degil, Kilise’ye de dayanmalιdır. Tanrı esiniyle yazılmış Kutsal Kitap bizim dogmalarımızı desteklemek amacıyla yazılmamıştır. Dogmalara destek olma görevi Kilise’nindir.
Kutsal Kitap, Kilise’nin kendisini ifade yollarιndan sadece bir tanesidir. Kilise, Kutsal Kitap haricinde kendisini ifade edecek (belirtecek, dogma ve öğretilerini açιklayacak ve öğretecek) birçok metoda sahiptir. (mesela ikonalar, ilahiler, vaazlar, kilise babalarının eserleri, kutsal naaşlar, manastιrlar, aziz ve azizeler).
Yukarıda alıntıladığımız ifade aslında bazıları tarafından ortaya atılan soruya cevap veriyor : Kutsal Kitap dışında Tanrı Esini yazıları kabul etmiş olsak bile, bunların İsa’dan çok sonra yazılmış olup olmadığından, dolayısiyle doğru olup olmadığından nasıl emin olabiliriz?
Cevap şudur : Kilise Kutsal Kitap’ın geçerliliğine nasıl kefil olduysa, aynı şekilde Elçisel geleneğin güvenilirliğine de kefil olmuştur. Eğer Kilise güvenilmez yazılara kefil olmuş olsaydı, İncil’de de güvenilmez parçalar olurdu. Elimizdeki Kutsal Kitap’da, Kitap’ın içinde hangi bölümler olduğu belirtilmemektedir; bunu bilmek için okuyucu Kilise kaynaklarına başvurmak zorundadır.
Bilindiği üzere, Yeni Antlaşma şimdiki haline, 4. yy’da Aziz Athanasios tarafından getirilmiş ve Esinleme (Vahiy) bölümü ilk kez Aziz Athanasios tarafından Yeni Antlaşma’ya dahil edilmiştir. O zamana kadar, kimse o bölümü Yeni Antlaşma’ya dahil etmemişti. Dolayısıyla, 4. yy’a kadar Kutsal Kitap’a dahil edilmemiş Esinleme (Vahiy) bölümünü kabul eden birisi, nasıl olur da Esinleme bölümünden daha eski Kilise yazılarını güvensiz bularak reddedebilir?
16. asırda Elçisel Gelenekten yoksun Reform atağıyla gelişen bazı Protestan mezhepleri önceden mevcut olan Kilise hakkında şüpheye düştü ve keyfi bir biçimde, Kilise’nin hatada olduğunu ilan etti. Böylece, Havariler’in zamanından beri var olan Kutsal Kitap’ı kabul etti. Gerçek şu ki onların kabul etmediği 4. yy Kilisesi, Kutsal Kitap’ın içeriğini belirleyen kuruldur. Aziz Athanasios’un yaşadığı dönemde (4.yy) 1.yy’dan gelen diğer yazmalar da vardι. Oysa Aziz Athanasios, sadece 4.yy’ın Κilise Geleneğine uygun yazmalarι seçip bugün bildiğimiz Yeni Antlaşma’nιn bölümlerini oluşturmuştur. Eğer 4.yy’in Kutsal Geleneği güvensiz sayılιrsa bizzat Kutsal Kitap’ın kendisini de güvensiz saymak mümkündür.
Çelişki gibi görünen noktalar
O zaman birileri, “Neden Kutsal Kitap’la Elçisel Gelenek arasιnda çelişkiler var?” diye sorabilir.
Nasιl Kutsal Kitap’a inanmayan birisi onu önyargılarıyla okuyup Kutsal Kitap’ta çelişkiler bulabilirse, Protestanların da diğer Tanrı Esini yazıları aynı önyargılarla okudukça çelişkiler bulmaları doğaldır.
Örneğin, Kutsal Kitap’ta, Matta 23:9’da şöyle yazılıdır : “Yeryüzünde kimseye `Baba’ demeyin. Ama başka bir bölümde, 1. Korintliler 4:14-15’de Aziz Pavlus kendisini Korintliler’e baba olarak tanıtmış ve onun gibi bir babaları olmayacağını yazmıştır. Gerçek bir imanlı, bu iki bölümdeki “Baba” kelimesinin farkını anlar.
Yukarıdaki birinci bölümde, Baba kelimesi kesinlikle manevi anlamda kullanılmıştır, (ki böylesi sadece Tanrι’ya uygundur) ikinci bölümde ise insanlara özgü olan babalık anlamında kullanılmıştır. İnançsız birisinin yorumu, bu iki baba kelimesi arasındaki çelişkiden bahsetmek olacaktır. Nitekim bir Protestan, Kilise’yi sıradan bir insan için kullanılan Baba kelimesini kullanmakla suçlar fakat ilginçtir ki aynı suçlamayı İsa Mesih’i duyuran Aziz Pavlus’a yöneltmez ama yine de Kutsal Geleneği çelişkiyle suçlamaktan kaçınmaz..!
Protestanlar, Elçisel Geleneği her yönüyle suçlarlar. Oysa suçlamadan önce, yönelttikleri ithamların sebeplerini araştırsalar ve olmadık yerde sorun icat etme mantığından vazgeçseler, bu onlara daha sorumlu davranmakta yardımcı olur.
Tanrι esini kaynaklar
Gerçek şu ki Kutsal Kitap’ı herkes kendi kafasına göre yorumlayabilir, binlerce değişik mezhebin oluşmasındaki sebep de budur.
Kutsal Kitap Tanrı’ya ulaşmak için kendi başına yeterli değildir. Kutsal Kitap’ın bölümlerini yazan ve derleyen Kilise’nin (Kilise topluluğunun) yol göstermesine ihtiyaç vardır. Gerçeğin direği ve dayanağı olan Tanrı’nın ev halkı Müjde’yi yüzyιllardιr değişmez bir sekilde korumuştur. Kutsal Kitap Tanrı Esini ile tamamlanmıştır.
Ortodoks Kilisesi aralarında müthiş bir uyum olan aşağıdaki Tanrı Esini yazıları kullanmaktadır :
Kutsal Kitap,
Ekümenik Konsillerin kararları,
Kilise Babalarının Ekümenik Konsiller tarafından onaylanan yazıları,
Kilise ilahileri,
Litürjik yazılar.
Bütün bunlar birbirleriyle ve tüm Aziz/Azizelerin yaşam ve sözleriyle uyum içindedirler.
Kutsal Kitap’ın bu konudaki Görüş Açısı
O zaman, Kutsal Kitap’ın sonunda, hiçbir ekleme ve çıkarma yapılmaması konusunda niye bir uyarı var?
Gerçek şu ki, bu söz, Esinleme (Vahiy) Kitabı için geçerlidir, tüm Kutsal Kitap için değil! Bu uyarı Kutsal Kitap’ın tümünü kastediyor olamaz çünkü sözkonusu bildirinin (Esinleme/Vahiy Kitabı) için olduğu belirtilmiştir. Dahası, Esinleme (Vahiy) Kitabı, Kutsal Kitap içine 4. yy’da eklenmiştir. Daha da önemlisi, Yuhanna’nın 2. ve 3. Mektup’ları, Vahiy Kitabından iki yıl sonra yazılmıştır. Eğer bu uyarı, Kutsal Kitap’ın bütününü kapsıyor olsaydı, sözkonusu iki mektubun da İncil dışı kabul edilmesi gerekirdi.
Aksine, Kutsal Kitap kendisinden başka kaynaklar olduğundan bahseder. Örneğin, Aziz Yuhanna : “İsa Mesih daha birçok eylemde bulundu, eğer bunlar baştan aşağı yazılsaydı, dünyada muhafaza edecek odalar yetersiz kalırdı.” diye yazmıştır.
Başka bir yerde de Kutsal Kitap Elçisel Geleneği reddetmememiz gerektiğini (Elçi Pavlus’un sözleriyle) vurgular : “O halde kardeşlerim, dayanın! İster sözle, ister mektupla olsun, size ilettiğimiz öğretilere sımsıkı tutunun. “(2.Selanikliler 2:15)
Herşey bir yana, bütün bu söylediklerimiz Elçilerin Mektuplarında açıkça belirtilir ve bu sözler muhafaza edilip, günümüze kadar geleneklerle birlikte gelmiştir. O zaman, Elçisel Geleneği inkar edenler, Kutsal Kitap’taki bu sözleri nasıl kabul ediyorlar?
Elçi Pavlus’un İbraniler’e Mektup’u 5. Bölüm 11. ve 14. ayetler arasında yer alan “Katı Yiyecek” ifadesi, Hristiyan Geleneği içine alır.
Kutsal Kitap’taki en zor bölüm olarak göze çarpan bu ayetlerde, yazar, hepsinden “Süt” diye söz eder. Durum böyleyse, Kutsal Kitap “Katı Yiyecek”i kapsamamalı. Sonuç olarak, “Katı Yiyecek” Kutsal Gelenek içinde yer almaktadır.
Aynı durum, Petrus’un 2. Mektubu 1:19’da açıkça belirtilir : “Böylece peygamberlerin sözleri bizim için daha da büyük kesinlik kazandı. Gün ağarıp sabah yıldızı yüreklerinizde doğuncaya dek, karanlık yerde ışık saçan çıraya benzeyen bu sözlere kulak verirseniz, iyi edersiniz.”
İman’ın açıklaması olan Kutsal Kitabımızı daha mantıklı kullanmaya çalışmalıyız. Böylece, Tanrı’nın bize bahşettiği tüm takdirlere layık olabiliriz.