Hayırseverlik etmenin yöntemi
Bugünkü elçisel pasaj, kilise yaşamının çok önemli bir konusuna, ihtiyacı olanlarla sahip olduklarımızın paylaşılmasına, komşularımıza destek ve yardım olarak ifade edilen hayırseverlik, fedakarlık konularına değinmektedir. Hayırseverlik erdemi İncil’de olduğu kadar Tanrı kuşanan Babaların yazılarında da övülmektedir çünkü hayırseverlik eden kişi, sürekli acıyan, merhametli ve seven Tanrı’ya benzer.
Pasajımızın dahil olduğu bu tarihsel bağlam için, 8 Ekim tarihli “Rab’bin Sesi”nin makalesinde söz ettik. Bu makalede dikkatimizi Mesih’in İncili’ni tutarlı bir şekilde yaşayabilmemiz için mücadelemizin gerektirdiği bir eylem olarak hayırseverliğin kendisine odaklanacağız.
Yürekten gelen takdim
Elçi Pavlus, ihtiyaç sahibi kardeşine sevinçle ve memnuniyetle gerek olanı sunan kişiyi Tanrı’nın sevdiğini vurguluyor. Başka bir deyişle, maddi ya da manevi her türlü yardımın hiçbir sıkıntı ve zorlanma olmaksızın insanın kalbinden, manevi ve duygusal dünyasının zenginliğinden gelmesi gerekir. Bu nedenle Elçi, az ekenin az mahsul alacağını, çok ekenin ise mahsulünün çok olacağını, aynı şekilde, Tanrı’nın sevgisini ve merhametini taklit eden kişinin de bol mahsul alacağını, yaşamında zengin bir ruhsal berekete, kutsallığa ve Tanrı’nın lütfuna, cimrinin ise yoksulluğa ve verimsizliğe sahip olacağını hatırlatmayı ihmal etmez.
Bu elçisel telkinler Kilise’nin yaşamından ve deneyiminden kaynaklanmaktadır çünkü biz imanlılar Mesih’in yaşamına katılırız ve O’nun Kutsal Bedenini ve Kanını paylaşırız, böylece Kutsal Ruh’un lütfuyla, Tanrı’nın ve Işıkların Babasının varlığıyla dolarız. Başımızın Mesih olduğu aynı Bedenin üyeleri olduğumuza dair bu duygu, eğer Mesih’in yasasını tam olarak uygulamak istiyorsak, birbirimize sevgiyle katlanmak, sevinenlerle sevinmek, üzüntüye ve komşunun acısına ortak olmak zorundayız.
Çünkü kişi Kilise cemaatinde yalnızca kendisi için yaşamamalıdır ama Mesih ve kardeşleriyle birlikte “bütün kutsallarla birlikte” (Efesliler 3:18) Tanrı gibi, İlahlığının tüm zenginliklerine sahip olmasına rağmen biz zengin olalım diye insan oluşuyla yoksul olan (2. Korintliler 8:9) Mesih’in yaşamını yaşamalıyız.
Hayırseverlik insanı Tanrı’ya yakınlaştıran aracı
İnanlı, İncil’deki erdemleri uygulayarak kurtuluş, kefaret ve Tanrı ile birleşme eserinde Tanrı’nın paydaşı haline gelir.
Elbette burada manevi yaşamı tehdit eden bir tehlike vardır. Hayırseverlik, dindarlık, dua, oruç bizi Tanrı’ya götüren bir araç olarak değil de ulaşılması gereken değerler olarak görüldüğünde, bu unsurlar kolayca amaç haline gelir ve çoğu zaman ikiyüzlülüğe ve kendini yüceltmeye yol açan öz yeterlilik yaratır. Yani, dini erdemler kendi içinde geliştirildiği zaman değil insanın Tanrı’ya ulaşmasına aracılık etme anlayışına uygun görüldüğünde iyidir ve doğru biçimde değerlendirilir.
Bu nedenle Rab, komşularımıza sunduğumuz iyilik ve hayırseverliğin sonuç olarak kendisine sunulduğundan bahseder (Matta 25:40). Ayrıca hayırseverlik erdeminin bencillik yüzünden çarpıtılmaması için her müminin dikkatli davranmasını önermektedir: “Dikkat edin! Yapmanız gereken doğru işleri gösteriş için insanların gözü önünde yapmayın. Öyle yaparsanız, göklerdeki Babanızdan ödül alamazsınız” (Matta 6:1).
Sonuç olarak, Aziz Altın Ağızlı Yuhanna’nın da belirttiği gibi hayırseverliğin bir sanat olduğunu hatırlayalım. Atölyesi göklerde olan ve öğretmeni insan değil bizzat Tanrı olan, yani Sevgi, Yardımseverlik, Hakikat olan, tüm sanatlardan üstün olan sanat.
Arhimandrit N. K. Foni Kiriou (Rabbin Sesi) 46 no’lu broşürden alıntılanarak tercüme edilmiştir. 12 Kasım Pazar 2023