Müminin ilahi Liturji’ye düzenli katılımı gereklidir
(10.10.2021)
Kilise’nin Kutsal Gizemlerinin en büyüğü, İlahi Liturji sırasında gerçekleştirilen Kutsal Efharistiya Sakramenti, İlahi Liturji’ye katılan her mümine; kutsallık, manevi canlılık ve ilahi lütuf vermektedir. Ayrıca mümini İsa Mesihimiz’in ilahi olan Kutsal Bedeni, yani Kilisesi ile bir organik bağla birleştirmektedir.
- Ekümenik Sinod’un (Konsil’in) 80. Kanonu, her Ortodoks Hıristiyan’ın İlahi Liturji’ye düzenli olarak katılmasının ne kadar önemli ve gerekli olduğunu vurgulamaktadır: ”Bir Episkopos, bir Rahip veya bir Diyakoz veya başka bir din görevlisi veya halktan biri, Kilise’nin faaliyet gösterdiği bir şehirde ikamet ederken, aşılmaz zorluklarla engellenmediği takdirde, ardarda üç Pazar günü Kilise’nin Ayinlerine katılmadığı halde; eğer din görevlisiyse dini makamından azledilmesi ve halktan biri olarak hayatına devam etmesi, ancak halktan biriyse Kilise’den aforoz edilmesi gerekir.” diye emrediyor. Çünkü Athos Dağı’ndan Aziz Nikodemos’un açıkladığına göre, insan bu hareketiyle gerçek bir mümin olmadığını, inancının bazı unsurlarını taşıdığı halde aslında Kilise cemaatinin ortak ibadetini hor gördüğünü, dolayısıyla Mesih ve O’nun Kilisesi ile canlı bir ilişki kurmadığını gösteriyor. Yani özünde Mesih’teki manevi hayattan yoksundur.
Ancak, İlahi Liturji’nin icrası sadece müminin Kilise cemaatinin Başı Rabbi’miz İsa Mesih ve vaftiz edilmiş Kilise üyeleri olan Ortodoks Müminler ve tüm meleklerin alemi ile iletişimi canlı tutma anlamını taşımaz. Lütfen bu noktaya dikkat edelim. Rab’bin Kendisi tarafından tesis edilen ve İlahi Efkaristiya’nın doruk noktası olan İlahi Liturji sırasında, Kilisenin bütünü belirir ve Kilise, dünya içindeki seyrine devam eder. Başka bir deyişle: Rab, Kutsal Efkaristiya’yı müminlerin Kendisiyle ve kendi aralarında birleşmeleri ve iletişim kurmaları için tesis etmiş olmasaydı, Kilise bilinmez kalacaktı hatta ortadan kalkacaktı.
Bunu daha iyi anlamamz için bir varsayımda bulunalım ki, bu maalesef defalarca oldu: Herhangi bir yerde bütün Ortodoks Kiliseleri yıkıllırsa, bütün rahipler ve episkoposlar öldürülürse, müminler dağlırsa ve uzun yıllar boyunca İlahi Liturji’nin icra edilmesi mümkün olmazsa, orada bir Kilise’nin varlığının gerekçesinden bahsedebilir miyiz? Bu, erken dönem Hristiyan Kilisesi’ne zulmedenler tarafından çok iyi anlaşılmıştı, bu nedenle Romalı putperestler Hristiyanların Efharistiya Gizemine katılmak için sığındıkları yeraltı katakomplarına bile kinle saldırıp onları öldürüyorlardı.
Kilise Tarihinden öğrendiğimize göre, yüzyıllar boyunca hatta günümüzde bile, dünyanın birçok ülkesinde benzer olaylar yaşanmıştır. Birçoğumuzun kesinlikle hatırlayacağı gibi, Sovyetler Birliği’nde ateist propagandasının hüküm sürdüğü 70 yıl zarfında, Kilise düşmanlarının asıl amaçlarının doğrultusunda Kutsal Ayinlerin icra edilmesin diye manastırları ve kiliseleri kapatmak, episkopos ve rahipleri sürgüne göndermek veya öldürmek oldu. Bilhassa çocukların ve gençlerin kiliseye gidip Efharistiya Gizemine katılmaları ve Kutsal Komünyon almalarını yasakladılar. Aynı zamanda ellerinden geldiği kadar İlahi Liturji’yi küçümsüyorlardı.
( İlahi Liturji alay konusu oldu)
O zamanlarda yaşanmış olan bir olay aklıma geliyor: Sovyetler Birliği’nde ateizm propagandasını yürüten “eğitmen”lerin biri, bir konuşması esnasında İlahi Liturji’nin anlamıyla alay etmek istedi. Aşalayıcı bir tavırla konuşmayı dinlemek zorunda bırakılan bir rahip-işçiye hitap ederek, ”Peki, siz Hristiyanların yaptığı Liturji nedir ki? Bir tiyatro gösterisidir. Oyuncular gibi özel kıyafetler giyiyorsunuz, kiliseyi uygun dekorasyonla süslüyorsunuz ve tiyatro oynuyorsunuz” dedi. Ortodoks din adamı bu hakaret karşısında öfkesine hakim olmaya çalıştı, fakat hayatı pahasına olsa bile eğitmene şöyle cevap verdi: ”Yoldaş, iki bin yıldır aralıksız en azından her pazar günü dünyanın beş kıtasında oynanan ve her seferinde ”milyonlarca” ”bilet” kesen bir tiyatro oyununun olduğuna beni inandırırsan, o zaman belki haklısın diyeceğim. Lâkin İlahi Liturji’de yaşananlar dünyada benzersiz olduğu için muhtemelen fikirlerini yeniden gözden geçirmen gerekir.” diye cevap verdi. Ne diyeceğini bilmeyen eğitimcinin sesi kısıldı.
Bu genellemeden sonra, İlahi Liturji’nin içerdiği değerli hazineyi henüz ele almamışken bile, hepimiz, tamamıyla kavrayamasak da, İlahi Liturji’de olağanüstü, benzersiz olayların gerçekleştiğini anlamaya başlamışızdır. Ne de olsa geçen yıldan bu yana, hepimizi salgından korumak için yetkili makamların aldığı önlemlerle birçok İlahi Liturji’den mahrum kalmak zorunda kaldık. Noel Ayini’nden, hatta daha fazlası Paskalya İlahi Ayini’nden mahrum kalmamız özellikle bize büyük acı verdi! Müminler, Dirilen Mesih’e yaklaşmadan, Kutsal Komünyon alıp O’nunla birleşmeden, kardeşleriyle “Mesih Dirildi!” ilahisini terennüm etmenin sevincini tatmadan sadece Ayin törenlerini uzaktan izleyerek Diriliş’i nasıl hissedebilirler ki?
Ancak bir kez daha tekrarlayalım. İlahi Liturji, Kilise’ye giden kişinin ruhuna sihirli bir şekilde hitap etmez. Müminin uygun bir şekilde hazırlanması ve ona göre karşılık vermesi gereklidir. Bu konuya önümüzdeki Pazar günkü konuşmamızda Tanrı’nın izniyle devam edeceğiz.
Pisidia Metropoliti Sotrios