Bir Aziz Nasıl Aziz İlân Edilir ve Kabul Edilir
Çok eski devirlerde, Rab Tanrι kendisine benzememiz için mücadele etmemizi emretti. Şöyle dedi: «Aziz olun. Çünkü ben Rab Tanrınız Azizim.» Bunun gerçekleşmesi için, Tanrιnın lûtfuna ve yardımına ihtiyaç vardır. Bunun için de Mesih Kiliseyi kurmuştur ki, onun içinde, Tanrιnın istediği kutsallığa ve azizleşmeye varalım ve bu durum gerçekleşebilsin. Kilise zaten Mesihin kendisi olduğundan ve biz de onun bireyleri olduğumuzdan, Mesihin vücudunun bireyleriyiz. Onun için Havarilerin henüz sağ oldukları zamanlardan bile, İsa’nın adına vaftiz olanlara «Aziz» denirdi, çünkü İsa Azizdir (yani kutsaldır), Kilisesi de azizdir (kutsaldır). (Romalılar 12:13; I Korentliler 6:2 ve 14:33; Efesliler 1:1). İlk anlamıyla, «Aziz», kutsallaşmak için ayrılmış ve takdis edilmiş insan demekti ve böylece, her vaftiz olmuş Hıristiyan «Aziz» veya Aziz adayıydı. İlk Hıristiyanlar kardeş dindaşlarına «Aziz» derlerdi.
İlk Hıristiyan çağlarında, Aziz niteliği bütün Hıristiyanlara verilirdi (Efesliler 3:18 ve Filippililer 1:1). Milâttan sonra ikinci yüzyılın başından itibaren ise, bu nitelik yalnız belirli bazı kişilere verilmeye başladı. Özellikle, Kilise hayatında sivrilmiş, itibar kazanmış ve meşhur olmuş önemli kişilere «Aziz» denmeye başlandı. Sonra «Aziz» özelliği yalnız Kilise şehitlerine ve imanlarını eza çekerken ifade edenlere atfedildi. Bunlara Aziz demek zaten âdildir, çünkü bu insanlar kendilerini bilhassa Tanrι’ya adamış olduklarını gösterdiler. Yavaş-yavaş şehitlerden ve ilk Azizlerden sonra, başka önemli dindar şahıslara da Aziz dendi.
Bu insanların Aziz olarak tanınıp kabul edilmesi, kendiliğinden gelen bir olaydı. Özellikle yerel bir Kiliseye mensub olan şahıslarla ilgiliydi. Çünkü bir yerin, küçük veya büyük bir bölgenin şehidi veya şehitleri ölürken, olay müminleri duygulandırırdı. Böylece bu kişiler Aziz olarak tanınır ve kabul edilirdi. Sonradan, yerel bir Kiliseye mensub olan ve hayatları ve fiilleriyle halkın sevgi ve saygısını kazanan önemli kişiler de Aziz olarak kabul edilmeye ve sayılmaya başladı. Kilise onları da şereflendirdi. Yavaş-yavaş bir şahsın azizleşme ünü veya bir müminin şehitlik haberi yayılırdı. O zaman bu durum daha büyük bölgelerde etkili olmaya başlardı ve müminlerin anlayışına ve kanaatine binaen, tüm Kiliseye ait olan bir olay halini alırdı. Kilisenin tümü o kişiye sahip çıkardı.
Binlerce Aziz hakkında, Aziz olarak kabul edilişlerine dair hiç bir tutanak yoktur; hiç bir Kilise merciinin onları Aziz ilân ettiğine ve Aziz olarak kabul ettiğine dair yazılı karar yoktur. Ama Allanın halkının kanaati, müminlerin toplu vicdanı ve bilinci, bir kimsenin «Aziz» olarak kabul edilmesinde ve Aziz gibi şeref görmesinde, birçok yüzyıl boyunca bir «karar» gibi işlemiştir.
Son yüzyıllarda ise, her Kilise (Patrikhane), bir müminin (hayatı ve davranışı bakımından) Aziz veya Veli olup olmadığına, Tanrιnın halkının vicdan ve bilincine dayanarak hükmeder. Eğer bir kişi Aziz olarak kabul edilecekse, Kilise mercii bunu özel bir resmiyetle yapar. Böylece bugün Kilise tarafından «azizleştirme tutanakları» tutulur ve ilgili işlem yapılır. Her Kilise (Patrikhane) bu kararını diğer yerel Kiliselere (Patrikhanelere) de bildirir. Erkek veya kadın, o Aziz şahsa tevdi edilecek şerefi belirtir ve o şahsı Aziz olarak kabul ettiğini ilân eder. Diğer Kiliselerden de aynı saygıyı bekler. O Aziz için belirli bir gün de tâyin edilir ve o Azizi «anma günü» olarak ihdas edilir. Bu, ekseri o Azizin veya Azizenin öldüğü veya şehid olduğu tarihi taşıyan gündür.
Kilise, yani Rab’bin halkı, Azizlere şeref tevdi eder. Bunu adlarına kilise inşa etmekle, ikonalar resmetmekle, dinî tören ve panayırlar tertib etmekle yapar ve Azizlere saygısını gösterir. Azizler de müminlere mücadelelerinde yardımcı ve lehlerine Tanrι’ya duacı olurlar. Kilise, Azizlerini özellikle güzel Kilise ilâhileri ile sayar. Bu ilâhiler Kilisenin Aylık Kitaplarında yazılıdırlar. Diyebiliriz ki, Ortodoks müminler Kilisenin Azizleri ile beraber fikren yürürler. Azizler de bugünkü müminlere önder olurlar.
Bazι Hıristiyan grupları azizleri kabul etmez. Ama biz bu saygıya devam edeceğiz. Aya Yeronimos’un dediği gibi: «Azizleri sayarız, çünkü bu saygı ve şeref Tanrιa varır.» Kutsal Augustin de şöyle yazar: «Kilise binalarını şehitler için değil, Aziz Şehitlerin Tanrι için inşa ediyoruz ve O’na vakfediyoruz.»
Kutsal Kitapta da bir öneri vardır: «Salihin anısı ebedîdir.» Aya Hrisostomos da şunu yazar: «Şehidi şereflendirmek, ona benzemeye çalışmakla olur.»
Biz atalarımızı nasıl unutmuyor, nasıl tarihten silip atmıyorsak, Azizlerimizden de vazgeçemeyiz, çünkü onlar Kilise Tarihini teşkil eden şahıslardır; imanları uğruna canlarını feda edip kanlarını döken ve şehid olan kutsal kişilerdir. Onun için onları şerefle anar ve sayarız. Onları unutamayız; manevi mirasımızı satamayız; kıymetli tarihimizi silemeyiz.
Biz Azizlerimizin yardımını ve hayatımızda bizim için Tanrι’ya duacı olmalarını daima taleb edeceğiz.