/ Konuşmalar, aziz pederlerin sesi / Pisidiya Metropoliti Eyüb’ün Nutku

Pisidiya Metropoliti Eyüb’ün Nutku

Pentikosti’den Sonraki 26. Cumartesi

 

Bugünkü İncil bize Mesih’in ardınca gitmenin ne anlama geldiğini öğretiyor (Luka 9:57-62). Üç kişiden bahsediliyor. Rabbimiz ve kurtarıcımız İsa Mesih talebeleri ile birlikte Yeruşalim’e doğru yol alırken, bir kişi ona şöyle söyledi: Ya Rab, nereye gidersen senin ardınca gelirim. Rabbimiz bunu ona yasaklamaz fakat onu uyarır: İnsanoğlu’nun başını yaslıyacak yeri yoktur; başka bir deyişle, Mesih’i izlemek onu dünyevi bir hükümranlıkta, ona rahatlık, sıhhat ya da fırsatlar sunacak insani bir müessesede ona katılmak değildir.

 

Başka bir adama, eski vergi mültezimi resul Matta’yı (Luka 5:27) ve resul Filip’i (Yhn 1:43) çağırdığı gibi, sadece “Ardımca gel” dedi. Fakat bu ikinci kişi onu derhal izlememek için bir bahane bulur: Ya Rab, bana izin ver ki önce gideyim babamı gömeyim. Bu cevap bize düğün şölenine davet edilip, daveti maddi sebeplerden ötürü reddedenleri hatırlatır: biri tarla, diğeri öküzler almış, bir diğeri de evlenmiş (Luka 14:16-24).

 

Bugünkü hikayedeki üçüncü kişi de Rabbi izlemek istiyor, fakat önce gidip ailesiyle vedalaşmak için müsaade istiyor. Rab bunu kesin olarak şöyle cevaplar, sabana el vurup da arkasına bakan Allah’ın melekutuna yakışmaz.

 

Bugünkü İncil bizi vaftizimiz zamanında yaptığımız Hristiyan taahhütümüzü sorgulamaya davet eder. Mesih’in ardınca gitmeye insani avantajlar ve ayrıcalıklar aramak için mi karar verdik? Allah’ı ve onun melekutunu aramanın önüne başka öncelikler mi koyduk? Ailemizi, sevdiklerimizi ya da kendimizi Allah’ı sevdiğimizden daha mı fazla seviyoruz?

 

Mesihin ardınca gitmek herşeyden önce bir karşılaşmadır, Mesih ile kişisel bir karşılaşma, Allah’ın koşulsuz sevgisiyle bir karşılaşma. Aziz Resul Pavlos’un yazdığı gibi: “Mesih’in sevgisinden bizi kim ayıracaktır? Elem mi, yahut sıkıntı mı, yahut eza mı, yahut kıtlık mı, yahut çıplaklık mı, yahut tehlike mi, yahut kılıç mı? (…) Fakat bizi sevenin vasıtası ile bunların hepsinde galiplerden üstünüz. Zira eminim ki, ne ölüm, ne hayat, ne melekler, ne arhonlar, ne mevcut, ne gelecek, ne kudretler, ne yükseklik, ne derinlik, ne başka bir mahluk Rabbimiz Mesih İsa’da olan Allah’ın sevgisinden bizi ayırmaya kadir olacaktır.” (Rom 8:35:39)

 

Aslında Mesih ile karşılaştığımız ve ardınca gitmeye karar verdiğimiz andan itibaren, Mesihte bir hayat yaşamalıyız. Mesih ile karşılaşmamız bir adanmışlık olmalı. Mesih ile karşılaşmamız, onun ardınca gitmemiz ve onunla vaftizimiz vasıtasıyla birleşmemiz ile Kilisenin azaları, yani Mesihin bedeninin azaları oluruz. Bu adanmışlığı asla unutmayacağız ve faydalı olsun gereksiz olsun diğer şeyler dikkatimizi dağıtmayacak. Bu adanmışlığı asla unutmayacağız ve bu dünyanın işlerinde boğulmuş bir halde önceki hayatımıza dönmek sureti ile arkaya bakmayacağız ve arkaya doğru gitmeyeceğiz. Tam tersine daima ileriye doğru bakmalı, gelmekte olan ve halihazırda bizlere Kilise ve onun sırları vasıtası ile görünmüş olan Allahın Hükümranlığını gözlemeliyiz. Ve bu yolla Mesih’in ardınca giderek, Mesihin sevgisinde büyümeliyiz.

 

Bizi seven ve merhametli olan Allah bize yardım etsin ve bizi bu yola ulaştırsın ve izzet ile ibadet O’na olsun ebedler ebedince. Amin.

 

                                                                                                           Antalya, 2 Aralık 2023

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pisidiya Metropoliti Eyüb’ün Nutku