/ Makaleler / Günümüz keşişi olan Aynorozlu Peder Eftimios’un mecburi aşı kampanyasıyla ilgili düşünceleri

Günümüz keşişi olan Aynorozlu Peder Eftimios’un mecburi aşı kampanyasıyla ilgili düşünceleri

Günümüz keşişi olan Aynorozlu Peder Eftimios’un mecburi aşı kampanyasıyla ilgili düşünceleri

İbadet etmek için her gün  Aynoroz’a gelen ziyaretçiler “Azgın deniz dalgaları gibi” gelir, bazıları biz keşişlerin kaldığı küçük evlere (Kellia[1]) kadar ulaşır. Aynoroz’a gelenlerin ve mektup gönderenlerin tek bir endişesi ve tek bir sorusu var: “Zorunlu aşı konusu ile ilgili ne olacak?”  Bugüne kadar bizi boğan diğer sorunlar ikinci plana düştü.

Kurtarıcı İsa Mesih’imiz sadece iyileşmek isteyenleri iyileştirdi. Diğer hastaları iyileştirmeden önce onlara sorardı: “İyileşmek istiyor musun”? O, kurtuluşumuzu  çok arzulamasına rağmen, biz istemeden, bizi ne iyileştirir ne de kurtarır. Tanrı özgürlüğümüzü ortadan kaldırmaz, Kendisinin bize verdiği hür iradeye saygı duyar. Altınağızlı Yuhanna’ya göre: “Tanrı istemeyenleri zorlamaz» (PG 51,143).

Oysa bugünkü “kurtarıcılarımız” bizi dikkate almıyor. Sağlık bahanesiyle özgürlüğümüzü ortadan kaldırıyor. Virüs korkusunun ardından, zorunlu aşı terörü geldi. Ne yazık ki  halkın bölünmesini, nefretini ve ayrışmasını yaşıyoruz. Bugün içinde bulunduğumuz durum Deccal (Mesih karştı) dönemi hakkında bir fikir veriyor ve o döneme  zemin hazırlıyor: “işaret” taşımayanlar” (işaret: canavarın adı ya da adını simgeleyen sayı)  alışveriş yapamayacak, kamuya ait yerlerde bulunmaları yasaklanacak ve seyahat edemeyecektir, (Esinleme 13:1-18) keza, aşı sertifikası uygulanırsa, aşı olmayanlar her yerden men edilecektir. O dönemle günümüzün ortak noktaları korku, zorlama ve sistematik takiptir.

Koronavirüs konusu elbette ilk bakışta tıpla ilgili bir konudur ama zamanla daha çok politik bir konuya dönüştü çünkü daha çok politikacılar ve gazeteciler konuşuyor. Bu konu, aynı zamanda ekonomi ile ilgili bir konudur ve mükemmel bir zorlama ve kontrol aracı haline gelmiştir. Muhakkak ki manevi de bir konudur çünkü korona bahanesiyle hür irademiz ortadan kaldırılırken, aşının üretilmesi için, kürtaj yoluyla elde edilmiş embriyodan alınmış hücreler kullanılmıştır. Havaalanlarında aşı olanları tespit edebilen cihazlar olduğuna ve belli bir uygulamanın yüklendiği bazı cep telefonlarında aşı olmuş biri yaklaştığında ekranda 12 haneli bir sayı göründüğüne dair sürekli artan yaygın tanıklıklar  var. Her iki durum da,  aşı olmuş kişinin aşı yoluyla takip edilebileceğini kanıtlar niteliktedir. Tüm bu anlatılanlar konusunda bizi uzmanlar aydınlatacaktır, ve inanıyorum ki Tanrı, bütün gerçeği ortaya çıkaracaktır.

Bu meşhur aşı için çok para harcandı ve çok tanıtım yapıldı. Birçokları, bu aşıyı sağlıklarını korumak amacıyla yaptırdı. Haklarıdır. Aşı olanlardan hiç birine bir şey olmamasını içtenlikle diliyoruz. Ama insanları karar vermeleri için özgür ve rahat bıraksınlar. Kimse, aşı olmak istemeyenleri herhangi bir şekilde aşı olmaya mecbur etmemelidir ve buna kimsenin hakkı da yoktur.

Genel olarak aşılara karşı değiliz. Eski, denenmiş aşılar çok insanın hayatını kurtardı. Bu yeni aşıların ise, pek çok istenmeyen etkileri var. Özellikle bu aşı için, insanların haklı korkuları var. Aşı henüz üretilmeden kanunen mecbur kılındı, üretici şirketlerin sorumlulukları ve tazminat mesuliyetleri kaldırıldı, yeterince test edilmeden hızla kullanılmaya başlandı. Bu aşı, aşılananları tamamen  korumadığı gibi, her gün, aşılananlarda ciddi yan etkiler ve  ölümler görüldüğü  ile ilgili bilgiler  alıyoruz. Bu verileri sadece istatistiklerden değil, tanıdığımız insanlardan ve akrabalarımızdan öğreniyoruz.

Korona virüsünden ölen tanıdıkların ve akrabaların ardından nasıl ağladıysak şimdi aynı şekilde aşıdan dolayı hastalananların ve ölenlerin arkasından ağlıyoruz. Peki virüsten  kaçmak için tek çözüm sorunlu aşı mı? İki kötüden birini seçmek mi? Virüsün tedavisi yok mu?

Doktor olmadığım için görüş belirtemem. Ancak virüsten hastalananları antibiyotik, vitamin ve başka ilaçlarla başarılı bir şekilde tedavi eden doktorlar tanıyorum. Doktor bir tanıdığım yüzlerce hastasına antibiyotik ve ve başka ilaçlar verdi ve hiçbiri ölmedi. Virüsün tedavisi var ama bazıları bu tedaviyi istemiyor. Sadece aşıyı öne çıkarıyorlar. Nobel ödüllü Fransız bilim insanı Luc Antoine’nın bilinen açıklamalarını okudum: ”Azitromikin gibi, hidroksiklorokin gibi, olumlu sonuç veren ve ucuz olan tedaviler var. Aşı tedavi değildir. Araştırmanın, ilaçla tedavi yöntemine yönelmesi lazım”. Eğer bu aşı gerçekten yeterince test edilmiş olsaydı ve yan etkiler ve ölümler olmadan tam olarak koruma sağlasaydı insanlar içsel olarak bu bilgiye sahip olacak, bütün bu propaganda ve baskıya gerek olmayacaktı. İnsanlar aşı olmayı kendileri isteyecekti. Halkımız, bu acı verici koronavirüs hikayesinden yeterince çekti. Artık bıraksınlar da herkes, kendi kararına göre özgürce hareket etsin, baskılar olmadan.

Yaşadığımız bu zor yıllarda,  sığınağımız ve kurtuluşumuz, her zamankinden çok, Kilisemizde.  Kilisemiz, bizi   “Nuh’un gemisi” ile kurtardığı gibi, diğer zor  durumlarda da kurtarır: Bilimin ve insanın çabasının yardım edemediği noktalarda, Kilise tarihimizin  bize öğrettiği gibi, Kilise, ruhani araçlarını ve kendi kurtarıcı ilaçlarını kullandığında, mümkün olmayanı, mümkün hale getirir ve her hastalığı tedavi eder, ne kadar bulaşıcı ve öldürücü olursa olsun her salgını ortadan kaldırabilir. Nasıl ki, Kilisemizin bir ön tasviri olan Nuh’un gemisinde temiz ve temiz olmayan hayvanlar vardı aynı şekilde Kilisemizde de azizler ve günahkarlar, haklılar ve haksızlar, maske takanlar ve takmayanlar, aşı olanlar ve olmayanlar var. Tanrı’nın evine herkes sığar. Din Adamları ve halk olarak biz hıristiyanlar, insanları ayırmamalı, aşılananları İsa Mesih’i yok sayan “işaretli”  inkarcılar olarak görmemeliyiz. Aynı şekilde aşı olanlar da, aşı olmak istemeyenleri, genellikle olduğu gibi, denetleyip dayanılmaz bir şekilde baskı altına almamalı.

Belki gelecekte, aşı hakkındaki gerçek ortaya çıktığında, bugün de bazı insanların yaptırdığına pişman olduğu gibi, pek çok insan aşı yaptırdığına pişman olacak. İki tanınmış şirketin, tehlikeli oldukları gerekçesiyle aşılarını geri çektikleri zaten açıklandı. Devlet Başkanları bu aşılarla mı meşhur “bağışıklık duvarını” inşa etmeye çalışacak? Sağlıkları geri dönülemez şekilde bozulan insanlar için, ölenler için sorumlulukları yok mu? İnsanların sağlıklarıyla ve hayatlarıyla mı oynuyorlar? Bu insanların bizim sağlığımızla ilgilendiklerine artık inanmamız  mümkün mü?

Halkların bölünmesi beni endişelendiriyor. Siyasal partiler eskiden beri halkları bölüp ayırırdı. Kilise bizi, başı İsa Mesih olan tek bir beden haline getirir. Kilise, kelime olarak bile birlik demektir. Tarih, halklar  her bölündüğünde, ardından bir  felaket geldiğini gösterir.

Buna benzer durumlarda çözüm birlik olmak adına Hakikat’e boyun eğdirmek değil, bizi özgür kılan Hakikat’in hüküm sürmesi için özverili bir mücadele göstermektir. Tanrı’nın bu sınamaya son vermesi için tövbeye ve duaya ihtiyacımız var. İnişini kutladığımız “Kutsal Ruh” herkesi birlik olmaya davet ediyor. Kutsal Ruh aynı zamanda Hakikat’in Ruh’u da olduğu için bize aşılarla ilgili tüm hakikati açıklaması için O’na yalvaralım.  Diliyorum ki Kutsal Teslis lütfunu, insanların sağlığı için şefkatle ve içtenlikle hareket edenlere, özgürlüklere saygı gösterenlere ve halklara ümit vererek birleşmesi için mücadele edenlere versin.

İsa Mesih’in sevgisine dayanan, kardeşseverliğim ve en içten dileklerimle,

Keşiş-Rahip Eftimios,

Kalivi Anastaseos-(Diriliş Kalivisi)

Aynoroz

20.Haziran 2021

 

[1] *Kellion, (çoğulu : Kellia) : [1.] Manastır tarafından, düzenli bir toplu yaşam süren en az üç kişilik bir keşiş grubuna tahsis edilmiş, kalivi’den (kulübe) daha büyük ev.  Birden fazla sayıda binadan, bir şapelden ve tarım arazisinden oluşur.  Kellion’ların çoğu, aslında eski, tarihî manastırlardır.  [2.] Büyük bir manastιrιn içinde her rahip veya rahibeye verilen küçük oda = inziva hücresi.  Rahip ve rahibeler gün ve gece boyunca yapacaklarι bir iş olmayιnca veya  kilise âyininden sonra, kendi hücrelerine kapanιr ve orada, başrahibin/başrahibenin talimatlarına göre dua ederler.

Aynι anlamda bir mağarada tek başına yaşayan (sadece haftada bir kez âyine giden) bir keşiş için de inziva kulübesinde yaşιyor denebilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Günümüz keşişi olan Aynorozlu Peder Eftimios’un mecburi aşı kampanyasıyla ilgili düşünceleri