/ Pazar Vaazlarι / Azize Mısırlı Meryem’in amna günü üzerine vaaz

Azize Mısırlı Meryem’in amna günü üzerine vaaz

Azize Mısırlı Meryem’in amna günü üzerine vaaz

Diriliş Bayramı öncesi Büyük Oruç Döneminin beşinci ve son Pazar günü, Kilisemiz  bize büyük ve içten tövbenin faydalarını vugulamak için Azize Mısırlı Meryem’in örneğini göstermektedir.

 

          Hepimiz biliyoruz ki, Büyük Oruç samimi tövbe zamanıdır ve biz bu dönemi  hayvansal ürünlerden vaz geçerek, secde ederek, uzun ve sık  kilise ayinlerine katılarak Tanrı’nın önünde her gün pişmanlığımızı sergilemekteyiz. Ve bütün bunlara rağmen bazılarımız kalplerinde hala ağır bir şüphe taşımaktadırlar: «Rab bu kadar günahkâr olan beni affedebilir mi?». Azize Mısırlı Meryem’in hayatı bu soruya yanıt vermektedir.

 

Ergenlik dönemindeyken Meryem evini terk etti ve İskenderiye’ye gitti. 17 yılını cinsel kirlilik ve günahlar içinde geçirdi. Bir keresinde gemiye binerek Kudüs’e geldi ve diğer hacılarla birlikte Kutsal Haç’a ibadet etmek için Kiliseye girmeye çalıştı, ancak bilinmeyen bir gücün bunu yapmasını engellediğini hissetti. Tekrarlanan çabalarına rağmen, Kiliseye giremedi; diğer hacılar ise bunu kolayca yaptılar. Meryem, günahkâr hayatının onu Kutsal Haç’a ibadet etmeye yaraşmaz kıldığını anlayarak sarsıldı.

 
O anda hayatını değiştirmeye, Tanrı’dan af dilemeye, günahlarını terk etmeye ve içtenlikle tövbe etmeye karar verdi. Gözyaşları içinde, tapınağa girmesine izin vermesi için Kutsal Bakire Meryem’e dua etti ve bu duadan sonra tapınağa girebildi ve Yaşam Veren Ağaca (Kutsal Haç’a)  ibadet edebildi. Devamında tekrar dua ederek Kutsal Bakire Meryem’den ona, izlemesi gereken yolu göstermesini istedi. Meryem (Mısırlı) kendisine «Şeria Irmağı’nı geç ve huzur bulacaksın» diyen bir ses duydu. Aynı gün, Azize Mısırlı Meryem Şeria’yı geçti ve ırmağın doğusundaki çöle gitti. Sonraki 47 yıl, Meryem oruç tutarak, durmadan dua ederek, çok sayıda şeytani ayartmanın üstesinden gelerek geçirdi. Meryem’in hayatının sonuna doğru Aziz Zosima onunla çölde karşılaştı ve Meryem ona kendi hayat hikayesini ve mücadelerini anlattı. 1 Nisan 522 yılında Azize Meryem ruhunu Rab’be teslim etmeden önce, Aziz Zosimas ona komünyon verdi.

 

Azize Mısırlı Meryem’in hayat hikayesi, Kudüs Patriği, Aziz Sophronius (634-638) tarafından kaleme alındı. Online veya basılı olarak okuyabilirsiniz.

 

Azize Mısırlı Meryem’in manevi mücadelesi, gerçek tövbenin önemini anlamamıza yardımcı oluyor.

    

Tövbe etkindir.

 
Tövbe sadece duygular ve kelimelerle ifade edilmez; uygulanması gereken bir eylemdir. Vaftizci Yahya’nın vaazını hatırlayalım: «Tövbeye yaraşır meyveler verin!» (Luka. 3:8). Tövbe etmek –yaşantımızı değiştirmek demektir. Azize Meryem’in yaptığı da tam buydu. Onun yeni hayatı eski hayatının tam zıttıydı. Bu kolay mıydı? Hayır! Azize Meryem çok büyük şeytani ayartmalarla mücadele ediyordu ve onların karşısında çok acı çekti fakat onların üstesinden gelmeye kararlıydı. Bütün çabalarımız boyunca Tanrı’nın yardımıyla ondan örnek alalım.

 

Tövbe kesindir. Günahlarımıza geri dönmemeliyiz. Çöl hayatının ağır şartlarında Azize Meryem için eski kolay günahkâr hayatına dönme düşüncesi cazip geliyordu. Fakat bunu yapmadı; bütün 47 yıl boyunca, son nefesine kadar o, günahsız bir şekilde yeni hak yoluna sadık kaldı. Ve biz de karşılaşacağımız zorluklara ve ayartmalara bakmaksızın hayatımızı Rab’bin iradesine göre yaşamaya çaba göstermeliyiz ve bunu ancak Tanrı’nın Lütfu ve yardımıyla yapabiliriz. 

Tövbe fedakârdır. Tövbenin mutlaka bir fedakârlık unsuru vardır. Konfor, maddi mallar veya bizi çeken diğer arzular olsun, hayatımızda bir şeyden vazgeçmeye hazır olmalıyız. Fedakârlık, içten tövbenin yeni yaşamını Tanrı’ya daha yakın olarak geçirmemize yardımcı olur.

          Gerçek tövbeyi yaşamak için Azize Meryem her şeyini feda etti. Evi, giysisi, yemeği ve diğer gerekli eşyaları yoktu. Buna rağmen çölde neredeyse yarım asır geçirdi! Tabi ki Mısırlı Meryem’in hak yolundaki yaşantısında yaptığı her şeyi aynen yapmamız gerekmez ancak onu Azize yapan fedakârlık ruhunu örnek almalıyız. Kilisenin tespit ettiği günlerde oruç tutmanın sağlığımız için zararlı olduğu düşüncesi veya üzdüğümüz ya da haksızlık yaptığımız insanlardan ilk özür dilersek gururumuzun zedeleneceği düşüncesi gibi ayartmalara kanmayalım. Kopmuş olan ilişkileri onarmak için ilk adım yapmak zayıflık değil manevi gücün göstergesidir.

 

Azize Meryem örneği üzerinde, Rab’bin tövbe ve alçakgönüllülükle fedakârlık edenleri ödüllendirdiği harika armağanını görüyoruz. Tanrı azize Meryem’i çölde korudu, yaşama imkânlarının olmamasına rağmen hayatta kalmasını sağladı. Haç çıkararak o, Şeria nehrini, karada yürür gibi geçebiliyordu. Mesih’in daha önce suyun üstünde yürüdüğü gibi. Dua ettiği zaman ilahi bir ışık onu çevreliyordu. Vahşi hayvanları evcilleştirip onlarla birlikte yaşayabiliyordu bile, tıpkı günah işlemeden önce Cennet’teki Âdem gibi. İlginç olan şu ki, aziz Zosima azize Meryem’i toprağa vermek istediğinde çölden bir aslan geldi ve pençeleriyle onun için mezar kazdı.

Kardeşlerim, azize Mısırlı Meryem’in hayatı ve manevi mücadelesi bize gerçek tövbe yolunda ilham versin, onun şefaatiyle Rab bize kudret versin ve sonuna kadar dünyadaki ömrümüzü aydınlatsın ki, biz de O’nun Göksel Egemenliği’nde azize Meryem’e katılabilelim. Âmin.  

 

 

 

 

 

 

 

 

Azize Mısırlı Meryem’in amna günü üzerine vaaz