Anakomidi
Vefat etmiş olan ve azizlik alâmetleri gösteren kutsal kişilerin kemiklerinin mezardan çıkarılması, temizlenmesi ve özel bir törenle onurlandırılmasına; kökenini eski çağlardan beri takip eden bir uygulama ve ritüeldir.
Eski Ahit’te azizlerin kemiklerin çıkarılması, uyuyanlara sadece sevgi ve saygının bir ifadesi olarak değil, aynı zamanda başka bir hayatta “yaşadıklarına” ve yeniden dirilmeyi umduklarına olan inancın bir ifadesi olarak başlandı. Örneğin, İosif Pangalos’un (çok erdemli Yusuf) kalıntılarının Mısır’dan Vaat Edilmiş Topraklara nakli. Ama aynı zamanda Hezekiel’in ete ve nihayetinde yaşam ruhuna bürünen kuru kemikler hakkındaki kehaneti de (Hezek. 37: 1-14), ölülerin Diriliş’inin bir öngörünümüdür.
Ölülerin naaşına saygı, Antik Yunanistan’da esas olarak siyasi ve ulusal bir tonla ve önde gelen adamların halka örnek olarak tanıtılması için vardı. Bu uygulama Yunanistan’da yüzyıllar boyunca devam etmiş ve Hristiyanlığın gelişiyle derin bir teolojik içerik alarak güçlenmiştir. Mesih’in Beden Alması olayından sonra ölümün ortadan kaldırılması ve Diriliş beklentisi, ölü bedene bakış açısına tamamen yeni bir boyut kazandırıyor. Ölüler, Diriliş ışığının perspektifinde gözlemlenir. Kirli olarak kabul edilmez, ancak onur ve özene layık, sevilen kalıntılardır. Bu yeni görüşün yolu, Mesih’in gizli takipçileri (Arimatyalı Yusuf ve Nikodimos) ve Mür taşıyan kadınlar tarafından gömülmesini Diriliş olayıyla yakından ilişkilendiren İncil metinlerinin kendileri tarafından açılır.
Yusuf ve Nikodimos’un İsa’nın Bedenini Çarmıhta bırakmama endişesi ve Mecdelli Meryem ve diğer kadınların İlahi Bedene hoş kokular sürmek için yakıcı arzuları, ilahi ve kurtarıcı Çileler’de o kadar yoğun zihinsel izlenimler oluşturur ki, ruh ve beden duyularının Diriliş’i kabul etmeye yol açar.
Elçi Pavlus’un dediği gibi Diriliş, tüm inancımızın temeli ve anlamıdır. Kilise, ilk hristiyanlık yıllarından itibaren, şimdi uykuda olduğunu düşündüğü ölülerin şereflendirmesini bu inançla desteklemiştir. Kilise üyeleri tarafından azizlerin bedenlerine ve kalıntılarına, özellikle başlangıçta şehitlere ve daha sonra her azize büyük saygı gösterilmiştir.
Kilise teolojisi, kutsal emanetlere verilen saygıyı haklı çıkarır, çünkü insanı, ölüm nedeniyle bedeni ruhundan yalnızca geçici olarak ayrılmış olan, ayrılmaz bir psikosomatik varlık olarak görür. Bu nedenle, insanın ruhu ne kadar kutsalsa bedeni de o kadar kutsaldır; bir bütün olan aziz bir insanda yaşayan Tanrı’nın lütfu, ölümünden sonra bile bedeninde yaşamaya devam eder. Ve insan, Tanrı’dan bir hediye olarak kutsallaşma yeteneğine sahip olduğundan, bedeni kutsallaştırılacak ve onu imanla onurlandıranlar için bir kutsama kaynağı olacaktır.
Böylece, bazı durumlarda azizlerin kemiklerinin ve kalıntılarının (belirli bir süreden sonra) mezardan çıkarma adeti, bir özen ve nezaket eylemiyken geleneksel ve sosyal karakterinin dışında, özellikle bir sevgi ifadesi ve eskatolojik bir anlam kazanır.
Bu manevi atmosfer içerisinde, azizlerin kalıntılarının temizlenmesi ve özel bir şapele taşınıp muhafaza edilmesi sırasında birçok kez, İlahi Lütuf’un gözle görülür işaretleri, hepsinin Dirilişinin bir ön duyurusu olarak verilmiştir; mür akıntısı, hoş bir kokunun yayılması, mucizelerin yaşanması, hastaların iyileşmesi gibi daha birçok işaret. Yılın yortu döngüsü, birçok Aziz’in kalıntılarının taşınmasının anılmasıyla süslenir. Aziz Yuhanna Hrisostomos ve Aziz Nikolaos gibi birçok durumda, röpliklerinin taşınmasına yoğun tarihsel, sosyal veya dini olaylar eşlik etti. Bununla birlikte, Kilise geleneğine göre röpliklerin taşınması büyük teolojik öneme sahip bir eylem olduğudur, öyle ki bugün birçok Kutsal Kilise, saygıdeğer Azizleri her zamanki gibi ebediyete intikal ettikleri gününde değil, kalıntılarının taşındığı günde kutluyor.
Sonuçta, Kilise’nin bir üyesi olarak anılmak isteyen her insan için aziz olmak ana hedeftir. Ve Tanrı’nın bu tören aracılığıyla, yaşamları boyunca farkedilmeden dünyadan göç eden aziz insanların çok iyi gizlenmiş kutsallıklarını ifşa ettiği defalarca olmuştur.
Cenaze ve ölüleri anma töreninin yanı sıra Azizlerin kalıntılarının taşınması ritüeliyle Kilisemiz, bizi ölüm gerçeğine yakınlaştırıp eğitir, dünyevi yaşamın yararsızlığını ve kısalığını vurgulayarak sonsuz yaşam perspektifini açar.
Anakomidi