Amansız zamanlar
Güneşsiz günler olur…
Ay’sız geceler olur…
Amansız zamanlar…
Hiçbir yerde ışık olmaz.
İşte o zaman aklı başında olanlar, tecrübeliler ve umudu Tanrı’ya bağlamış olanlar, artık insanlardan yardım bekleyenler gibi hareket etmezler. İnsanların kapılarını çalıp, onlardan yardım istemeyi bırakırlar.
Aklı başında olanlar, Kilisede bulunan ve Azizler’in hayatlarını anlatan kitapları açarlar ve azizlerin hayat tarzını inceleyip onlardan ders alırlar.
Azizlerin kederliyken ne şekilde hareket ettiklerini, nasıl ağladıklarını, nasıl feryat ettiklerini, nasıl ayakta durabildiklerini anlamaya çalışırlar.
Kederlerinin onları nasıl çıkmaz sokaklardan çıkarıp Cennete koyduklarını.( anlamaya çalışırlar)
Seslerinin nasıl olup da Tanrı’nın kulaklarına gittiğini. ( anlamaya çalışırlar)
Dua kısır değildir.
Sonuç vermeyen bir durum değildir.
Dua dişildir, altın meyve doğuran kök’tür.
Doğanın düzenini tersine çevirip mucizeyi doğuran, her şeye gücü yeten Ana’dır.
Dua korkuyu ortadan kaldırır çünkü imkansız sayılan her şeyi ortadan kaldırır.
(Kendisi için dua ettiğim kişi) isterse kilometrelerce uzakta olsun,
dua edersem, mesafeleri ortadan kaldırırım.
Olduğum yerde dua eder, başka bir yerdeki savaş alanında mermileri geçersiz hale getiririm.
Evimin içinde “Ya Rab merhamet eyle” diye bağırır,
dışarda olup ne yaptıklarını bilmediklerime yardımcı olurum.
Nerede olduklarını ve ne zaman döneceklerini bilmediklerime…
Ne kadar istesek de bizim yardım edemediklerimize,
biz diz çöktüğümüzde,
Melekler onları bulur ve üstlerini örterler.
Eğitimci bir anne acıyla anlatıyordu: “Okuttuğum yüzlerce çocuğa yardım ettim ama kendi çocuğumu kaybettim. Hiçbir bilgi ve hiçbir deneyim onu kurtaramadı. Gece ve karanlığın kötü alışkanlıkları onu elimden aldı. Ta ki evimde unutulmuş kandili arayana kadar. Onu yaktım ve önünde diz çöktüm, diz çöktüm ve acı acı ağladım. Beş koca sene boyunca, her gün ve her gece kandildeki yağımı yakıp gözyaşı döktüm. Ve çocuğum gücünü toplayıp geri döndü. Onu duayla tekrar doğurdum.”
Yorgo’yu hatırlıyorum.
20 yaşında askerken, orduda bir kaza geçirmiş ve bitkisel hayata girmişti. Annesi, Üstat Paisios’un o günlerde Selanik’e yakın olan Souroti köyünde bulunan bir manastırda olduğunu öğrendi. Hemen Manastıra gitti ama rahibeler ona Üstat Paisios’un bütün gece insanlarla görüştüğünü ve az önce odasına çekildiğini söylediler. Onu rahatsız edemezlerdi. Anne umutsuzca gözyaşlarına boğuldu.
Üstat konuşmaları duydu ve dışarı çıktı.
Yalınayak , çoraplarıyla kadının yanına gidip ona büyük bir sevgiyle şöyle dedi:
Ağlama…Dua ve oruçla uyanacak.
Öyle de oldu, herkes diz çöktü ve Yorgo, Epifani Yortusu gününde iki buçuk sene boyunca acıyla edilen hararetli duadan sonra uyandı!
Öyle olur. Duamız, içinde acelecilik barındırmadığı
ve alçak gönüllükle yapıldığı zaman, bizi, şifrelerini kırıp gökyüzünün internetine bağlayacak güce sahiptir.
Öyle olur. Eskiler, alçak gönüllülükle söylenen “Ya Rab merhamet eyle”’yi Melekler alıp Rab’bin tahtına götürür derlerdi.
Alçak gönüllü mizacı olan insanlar çok eğitimli olmasalar da Mesih’le çok kuvvetli bir bağ oluşturabilirler.
Kilisenin deneyimine göre, alçak gönüllü insanın duasının kaybolma ihtimali yoktur.
Alçak gönüllü bir insanın Tanrı’ya gönderdiği mesajının, isteğinin çözüme ulaşmaması için tek bir ihtimal bile yoktur.
Alçak gönüllü bir şekilde dua ettiğimiz takdirde duyulmama ihtimalimiz yoktur. Cep telefonumuzda bir arama göremeyebiliriz.
Belki hemen cevap almayız ama gönderdiğimiz mesajın iletildiğini kesinlikle görürüz..
Mesajı alan da işverenimiz değil, Babamız’dır. Üzerimize eğilmiş Şefkatli Babamız, Mesih, sadece iç çekişlerimizi değil, sadece gözyaşlarımızı değil, aynı zamanda gözyaşlarımızın damlalarını da sayar.
Yersiz ve imkansız görünüyor, ama belki de telefonları, televizyonları, bilgisayarları kapatma zamanı gelmiştir.
Belki de yeryüzünün internetinden çıkıp gökyüzünün internetine giriş yaparak Azizleri aramamızın zamanı gelmiştir.
Bizi sadece duanın teselli edebileceğini anlamamızın zamanı gelmiştir.
Sadece dua , dehşete düşmüş varlığımızı korkudan arındırıp,
hırçınlaşmış ruhumuzu tatlandırabilir.
Çok zor zamanlarda yaşıyoruz.
Amansız zamanlarda yaşıyoruz. Çevremizde her yerde trajik çıkmazlar var.
Sadece duanın bizi Tanrı’nın frekansıyla buluşturma gücüne sahip olduğunu anlamamızın vakti gelmiştir.
Sadece dua, insanla Tanrı arasındaki en etkin haberleşmeyi harekete geçirme gücüne sahiptir.
“Faziletler Merdiveni” kitabının yazarı Aziz Yuhanna’nın dediği gibi, sadece kesin bir umutla yapılan dua, şeytanı titretir ve tüm planlarını sakat bırakır.
(Μ.Μουρζά, Προσανάμματα, Εν ἐσόπτρῳ, Αθήνα, 2014)
Maria Murza’nın “Prosanammata” (Manevi çıralar) kitabındandır.
(En esoptro Yanınevi)
https://www.politeianet.gr/books/9789609366540-mourza-maria-en-esoptro-prosanammata-242535