/ Konuşmalar, aziz pederlerin sesi / İyiliği ararken

İyiliği ararken

İyiliği ararken

İsa, tüm konuşmalarında Tanrının isteğini açıklayarak Tanrı sözünü yorumlar. Yasanın basit bir tekrarı için karşısındaki insanlara hitap etmez, aksine, kendisini dinleyen her bireyin içerik olarak yasanın özünü kavraması için ona derin anlamlar yükleyerek zenginleşmesini sağlar. Ferisiler çoğu zaman kendilerine referans aldıkları ve bilgilerine kanıt niyetine sundukları Yasa’ya (İbranice Tora) bağlı katı tutumları nedeniyle, bazen doğrudan bazen de dolaylı yollardan, İsa’yı suçlu çıkarmak için süreklilik arz eden bir şekilde sebep aramak için girişimde bulundular.

Ama Yasa koyucunun bizzat kendisinin yasayı her birinden daha iyi bilmemesi nasıl mümkün olabilirdi? Bir başka deyişle, halka kanunları sunan ve yine aynı şekilde manevi gelişimi için rehber olan birisinin, yasayı diğerlerinden daha iyi tanımaması nasıl mümkün olabiliyor? İsa, kendisine yöneltilen suçlayıcı tavır ve sistematik hale gelen olumsuz bütün tutumlara karşı kararlı duruşunu bozmadan tavır göstermesine rağmen, kimi zaman örnekler kimi zaman da analizler aracılığıyla Τanrı buyruklarını öğretirken, Ferisilerin “daha dışa dönük insanlar” olarak değişim ve dönüşüm sağlamaları için de mücadele etmişti. Evet, dışa dönük olmak ama her yeni deneyim karşısında sağlam temellerinden eksik, saldırıya açık ve korumasız bir şekilde değil.

Basit bir yol

Adamın biri İsa’ya gelip, «Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?» (Matta 19:16) diye sordu. Rab, o kişiyi ne görmezlikten geldi ne de ona özel bir muamele gösterdi. Tüm bunların aksine, apaçık konuşmayı, samimi olmayı seçerek Yasa’nın gözetilmesini istedi. Elbette konuşmasını insan ilişkilerini ilgilendiren ve sonu emirle biten birkaç önemli noktaya değinerek sınırlı tuttu: «Komşunu kendin gibi sev» (Matta 22:39). Yani insanların sınırlar olmaksızın ve birtakım koşullara bağlı kalmadan, öteki gibi görüleni, farklı olanı, kendini sevdiği ve değer verdiği gibi aynı özen ve ilgiyi diğerlerine de göstermesi için yüreklendirir. Yani kendisini sevdiği, koruduğu, özen gösterdiği gibi komşusunu da tanıması, onu benimseyip olduğu gibi kabul etmesi, empati kurması ve iyilik adına her ne yapıyorsa hissederek benimsemesi için insanlara duygusal olarak işlenmesi.

 

Tanrı’nın Krallığına yer almak isteyen bahsi geçen genç, yaşı çok genç olduğundan, abartılı bir şekilde «daha ne eksiğim var?» diye sorar. Kendi içinde çekişme, rekabet yaşadığı için farkında olmadan, nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini bilmeden yaklaşabilir. Gurur sahibi bir ruhu fark eden İsa, bu genç insana bir çocuk gibi değil de kanatlarını açmaya ve kendi yaşam yürüyüşüne başlangıç yapmaya hazırlanan bir kişiyle diyalog kurar gibi yaklaşarak onun gerçeklerle yüzleşmesine aracılık ediyor. Var olduğu her şeyini, tüm mal varlığını, zenginliğini satmasını, sonrasında da kendisini takip etmeye davet ediyor. Kolaylıklarla dolu yaşamından ayrılmasını, rahatını bozmasını, kendi dünyasından çıkmasını ve O’nu takip ederek komşusunu, kardeşlerini bulmasını ve onları görmesini istiyor. O’nun sözleri bir bakıma “Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin” (Matta 16:24) düşüncesinin yansımasından daha fazlası değildir.

 

Kutsal Öncelikler

Tanrı, insan kalbinin mutlaklığını değil ama kalbinde önceliğini istiyor. İnsan yüreğinde zenginliğin sebep olduğu hastalık yuva yaptığından, kardeşine yer vermesi zorlaşıyor. «Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Siz hem Tanrıya hem de paraya kulluk edemezsiniz» (Matta 6:24). Tanrı, insandan kemer sıkmasını değil ama maddi zenginliklerin akla mantığa uygun bir biçimde kullanılmasını istiyor. İnsanın kendi benliğini, içine kapanıklığını terk ederek dışarı çıkmasını, etrafına bakınmasını ve yanındakini görmesini istiyor. İnsanın benliğini o küçük dünyasına hapseden bütün esaret bağlarından kurtulmasını, özgürleşmesini, çevresindeki insanları zayıf yönleri ve kusurlarıyla kabullenerek görmesini, komşusunu ve kendisinden farklı olanı tanımasını, iyi Samariyeli örneğini kendisine rehber edinerek insanları sevgiyle koruyarak çevrelemesini istiyor. “Yabancıydım, beni içeri aldınız” (Matta 25:35) sözlerinden anlaşılacağı üzere, komşumuzu İsa’nın konumunda görerek, ki o da birileri için yabancıydı, empati kurmamız, duyarlı olmamız ve bireyleri önemsediğimizi sadece sözle değil ama davranışla da göstermemiz gerekiyor.

Komşumuzun şahsında Tanrı’nın bir suretini görüyoruz. Tanrının huzurunda etrafımızdaki bireyler için her ne eylemde bulunuyorsak, aynısını tanrının suretine yapmış oluyoruz. Çöl babalarının bizlere öğrettiği gibi: “Kardeşini gördün mü?” “O zaman Tanrıyı da gördün.” Böylece her birimiz, Tanrı Krallığı’na doğru bir yoldaşlığa, bağışlanmaya, bir buluşma yaşamaya yönlendirilmiş oluyoruz.

 

Arhimandrit A.A.   Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 36 numaralı broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir. 4 Eylül 2022

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İyiliği ararken