/ Makaleler / Tanrı ve Fizik

Tanrı ve Fizik

 

Tanrı ve Fizik

Tespit edilmiştir. Tanrı Matematiğe sempati duymaz. İstatistik desen, hiç hoşuna gitmediği kesindir. Kaldı ki bunu Kutsal Kitap da söylüyor. Bütün insanlıktan geriye kalan her zaman sadece küçük bir sürüdür ( Lukas 12,32). 12 basit, fakir ve cahil insanla dünyayı değiştirmeye cabası da. Müthiş olan da bunu başarmış olması!!!

Ancak Tanrı, İstatistiğin ortaya koyduğu bulgulara zıt gitmekten zevk alırken, Fiziğe zaafı varmış gibi görünüyor. Fiziğe o kadar büyük bir zaafı var ki, Kendisiyle olan ilişkimi bile bir Fizik formülüyle betimliyor:

Ε=mc²

Tamam, neden bahsettiğimi anladığınızı biliyorum. Einstein’ı meşhur eden formül bu: maddenin bozunmasından çıkan enerji. Ancak, daha dikkatli bir okumayla, insanın Tanrı’yla ilişkisinin sembollerin arkasında bulunabileceği konusunda ısrar ediyorum.

m yerine “ben” koyun. Kütle=ben, madde=ben. Çok az miktarda bir maddeyim ben. Formülün çalışmasına yetecek kadarım. Kolaylık olsun diye… bir gramım diyelim.

yerine Tanrı’yı koyun. Bu kombinasyonda, kıyaslanamayacak kadar büyük olan ’yi. m ile nin ilişkisi, eşit olmaktan yüzyıllarca uzak olan bir ilişkidir. Bildiğiniz gibi Fizik, saniyede 300.000 kilometre olan ışık hızına c diyor. Bir de bunun karesini alıyor. 90 milyar eder! Uzağımda tutmak için çabaladığım Tanrı, bu tasavvur edilemez , bana bu kadar veriyor. Peki O’nu uzağımda tutmayı başarırsam ne kazanacağım? Maddemi, tek ve biricik gramımı sımsıkı tutuyorum, ama onu ne kadar iyi işlersem işleyeyim, kuru bir “ bir gram” olmaktan öteye asla gidemeyecek.

Peki ya onu Tanrı’nın yani ’nin ellerine bırakırsam? O zaman değer taşımayan maddemden öyle bir enerji doğar ki, dünyayı değiştirmeye yeter. Yeter ki ben, o işe yaramaz 1 gramımı O’na tahsis edeyim. Benim 1 gramım olmadan ilerlemek istemeyen yüce Tanrı’ya yani ’ye nasıl kayıtsız kalabilirim ki?

Ama oralarda bir de doğru anı kollayan bir g var. Fizik bile bana bağırıyor: Dikkat et!

F= m g

Yerçekimi Yasası diyorsunuz aceleyle. Newton’u meşhur eden yasa. Yerçekimi ivmesi kütleye etki ettiğinde üretilen kuvvet. Kabul ediyorum. Şimdi tekrar sembollerin arkasına geçip bakalım.

Yine bir m, yani “ben”, daha önce tanışmıştık! Ama şimdi beni bir g çekiştiriyor: yerçekimi ivmesi. g beni aşağıya doğru sürüklemeye çalışıyor. Bana yapışmayı başarırsa o zaman F ortaya çıkar, yani güç. Beni aldatan bir güç çünkü bu güçle havayı yarıp geçiyorum ve uçtuğumu zannediyorum! Ama hangi yöne doğru ve ne kadar süreyle? Ben hızla yeryüzüne çarpıp dağılana kadar. Elma gibi. Ağaçtan düşen ve yasayı formüle etmesi için Newton’a ilham veren o elma. g onu çekene kadar dünyanın tadını asılı olduğu yerden çıkaran bir m yani elma. g elmaya: “elma ağacından uzak, ona bağlanmadan özgürce yaşa” diyordu. Elma “g” ye sarılınca bir güç hissetti…ta ki yere çarpıp paramparça olana kadar. Ve elma, belki de orada yerde yara bere içinde yatarken anladı; elma ağacının öz sularından beslendiği sürece canlı ve özgür olduğunu.

İşte Fizik, Tanrı ile ilişkimden bahsediyor, fırlatılışımdan ya da yere çakılmamdan. Fizik beni kendi diliyle, benim küçük m‘mi, o 1 gramımı yerle bir etmek için fırsat kollayan bir g konusunda uyarıyor. g, kullanışlı görünür, çaba gerektirmez. Kendinizi onun ellerine bırakmanız yeterlidir. Güç vaat eder ama yerle bir olmandan asla bahsetmez.

Bir yandan da O’nu gösteriyor bana. Mütevazı m’mi, o bir gramımı O’nun yanında değerlendirmeye davet eden ’yi yani Tanrı’yı. Tanrı bana her şeyi vermek istiyor ama talepleri var. Madde olmaktan vazgeçmemi istiyor. Beni Işık yapmasına izin vermemi istiyor.

MARTİNİANİ (“Apolitrosis” dergisinden altılanarak tercüme edilmiştir)

 

 

Tanrı ve Fizik