/ Pazar Vaazlarι / Tanrı’nın tapinağı olarak insan

Tanrı’nın tapinağı olarak insan

 

Pavlus’un Korintlilere yazdığı ikinci mektubundan alıntılanan bu pasajda Elçi, bizlere insanın Tanrı’nın yaşayan tapınağı olduğuna dair büyük bir teolojik gerçeği öğretir. Peki, Elçi bu öğretiyle ne anlatmak istiyor? Mektubundaki sözlerin derinliğini düşünerek içeriğini yorumlamaya çalışalım.

Tanrı yaşıyor ve gerçektir

Her şeyden önce Pavlus Tanrı’nın yaşadığını, gerçek olduğunu söylüyor çünkü Tanrı, mutlaklığı ve büyüklüğüyle yaşamın kendisidir. O, insana yaşamı armağan eden yaratıcıdır. Yaşama geçenlerin diyarıdır ve O’na iman edenlerin hiçbirisi yok olmaz ama hepsi sonsuz yaşama kavuşurlar.

Şimdiki zamandan başlayıp Tanrı’nın sonsuzluğuna uzanan yaşam. Peki, imanlı için yaşam ne anlama gelir? Altın Ağızlı Aziz Yuhanna’nın da ifade ettiği üzere, yaşam her şeyden önce Tanrı’yı ​​​​övmemiz ve yüceltmemiz, eylemlerle ve sözlerle herkese Tanrı’nın harika eserlerini duyurmamızdır: Mesih’in çarmıhtaki sevgisini, O’nun ışık taşıyan Dirilişini, O’nun en uç noktaya ulaşacak derecede bile alçalmayı kabul etmesini yani Tanrı’nın bizim kurtuluşumuzu gerçekleştirmek ya da başka bir deyişle “O’nunla birlikte ebediyen muhteşem bir yaşam sürmemiz için” yapmaktadır her şeyi. Tanrı’yı yüceltmeniz ve övmeniz, yaşamın O’nun hediyesi olduğunu kabul etmeniz ve sizi yokluktan varlığa, varoluştan birlikte var olmaya getirdiği için O’na şükretmeniz demektir. Çünkü kimse tek başına var olamaz. Varoluş, Tanrı ve komşuyla olan ilişki tarafından belirlenir.

El yapımı Tapınak

Hristiyan Kilisesi bize sürekli olarak insanın her şeyden önce Tanrı’nın bir tapınağı olduğunu hatırlatır. Kilise binası, mimari şekilleri, resimleri, sembolleri ve imgeleriyle Kilise Topluluğunun tamamını çağrıştırmakta. Kilise binası, tanrısallaşmayı hedef alan bir topluluğun yerini ve yolunu belirler.  

Bu nedenle, Hristiyan ibadethanelerine Kilise denir[1]. Yani, her insanı, ölümü yenen, çarmıha gerilen ve dirilen Mesih’in yaşamına katılmaya davet eder. Kilise’de Kutsal Efharistiya ibadetin kalbidir. Dolayısıyla imanlının yaşamı, Mesih’in Kanının Bedenin üyelerine, yani tüm imanlılara dağıtıldığı Kilise’nin kalbi de olan Kutsal Sunağın etrafında döner.

Hayatımızı ve umudumuzu, günahlarımız ve başarısızlıklarımız için tövbemizi Kutsal Sunağa “bırakır”, oradan lütuf ve içimizdeki karanlığı aydınlatan neşeli Işığı bekleriz. Tapınak, Mesih’in Efharistiya gizemini öğrencilerine emanet ettiği “bir evin üst katı” gibidir (Matta 14:15 ve Elçilerin İşleri 2.bölüm). Altın Ağızlı Aziz Yuhanna’nın dediği gibi, “her Kutsal Sunak, Son Akşam Yemeğinin yendiği sofradır ve o sofranın aynısıdır. Çünkü o sofrayı da Mesih bu sofrayı da (kilisedeki Kutsal Sunağı) bir insan değil, yine Mesih’in kendisi yaratmıştır. Yeruşalim’de bir evin üst katıda bulunan o sofra kilisedeki bu sofra ile aynı sofradır. Mesih ve öğrencileri bu sofradan çıkıp Zeytin Dağı’na yöneldiler.

Tanrı’nın sunağı olarak İmanlı

Tanrı’nın istemine göre yaşayan her imanlı, Tanrı’nın mabedi ve sunağıdır. Bu mabet, insanın kalbinde, yani Tanrı’nın insanla buluştuğu manevi yerdedir. Pavlus’un insanın Tanrı’nın tapınağı olduğuna dair öğretisi, bunun kendiliğinden olacak bir şekilde, yani, insanın işbirliği olmadan başarıldığı anlamına gelmez.

İmanlının Tanrı’nın tapınağına dönüsmesinin temel koşulu, imanının pekişmesi, Mesih’te doğuşumuzu sağlayan vaftiz ve Mesih’in kanına paydaş olduğumuz Efharistiya gibi Kilise’de aldığımız diğer armağanların etkinleştirilmesi ve kullanılmasıdır.

Böylece, Tanrı’yı ​​içimizde sunağını inşa etmeye davet etmiş oluyoruz. Tövbeyle, duayla, sevgiyle, bağışlamayla ve genel olarak İncil’de yer alan buyrukları yerine getirme mücadelesiyle, orada nezaketle bizi ve yanıtımızı bekleyen Rab’be ruhumuzun kapısını açıyoruz. Bu nedenle Mesih, kendisini seven ve sevecek olan, sözünü yaşam ve vahiy olarak benimseyen, Tanrı’nın tezahürü olan buyrukları yerine getirecek insanları, Babasının ve kendisinin meskeni haline getireceğine dair söz verdi.

Bu nedenle, Tanrı’nın meskeni olan bireyimizde Elçi’nin bir başka mektubunda yazdığı gibi, tüm benliğimizi Tanrı’ya sunalım: “Bunun için ey kardeşler, Tanrı’nın merhameti uğruna size yalvarırım: kendinizi Tanrı’ya diri, kutsal ve O’nu hoşnut eden bir kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur” (Romalılar 12:1).

 

Arhimandrit N. K. Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 40 no’lu broşürden alıntılanarak tercüme edilmiştir.01 Ekim Pazar 2023

 

 

 

 

[1] Kilise sözcüğü, Yunanca ekklesia (çağrılıp toplanmış olan) kelimesinden gelir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanrı’nın tapinağı olarak insan