Yoga jimnastik değil Hinduizm’e özgü bir dini pratiktir
Bugünlerde bazı iman kardeşlerimizin yaşamış oldukları stresli koşullardan uzaklaşmak, rahatlamak, zihinsel ve bedensel huzur bulmak amacıyla yoga yaptıklarını duyuyoruz. Farklı yoga merkezlerinden, yoga öğreten okul veya enstitülerden lanse edildiği üzere yoganın bilimsel karaktere sahip, dini algılayışlarla hiçbir ilişkisi bulunmayan psikosomatik bir iyilik ve öz farkındalık metodu olduğu öğretiliyor. Bireylerin hangi Tanrı’ya inandıklarıyla ilgilenmediklerini söylüyorlar ama durum gerçekten de böyle mi? O zaman anlamak için konuyu daha yakından inceleyelim.
Öncelikle, Sanskritçe kökenli bir kelime olan yoga birlik, birlik olmak anlamına gelmektedir. Peki birlik veya birlik olmaktan kastedilen nedir? Ruhun gayri kişisel olarak Hinduizm ile mutlak birliği veya bir başka ifadeyle, tamamen üstün (insan aklını, sınırlarını aşan) ile birlik halinde olmak. Bu çıkarımdan yola çıkarak görülüyor ki, yoga teorik ve pratik bakımdan tamamen dini bir sistemin öznesi. Meditasyon da bu pratikler arasında yer almaktadır. Meditasyon ile amaçlanan ise, Guru adı verilen eğitmenin yardım ve rehberliği altındaki kişi, ifade ettiğimiz gibi tamamen (mutlak) Tek veya Üstün olan Hinduizm «tanrılarıyla» birlik haline gelmesidir. İfade ettiklerine göre, kişi sadece yaşamı boyunca değil ama önceki ve sonraki tüm yaşamında yaptığı hatalar ve kusurlu davranışlarının kefaretini ödeyip kurtuluşa kavuşarak, yine bu yolu izleyerek huzur ve nihai rahatlığa ulaşmış oluyor.
Sevgili okuyucularım, tüm bunları tek başıma ben ifade etmiyorum, aksine yoga kitaplarını kaleme alan eğitmenlerin bizzat kendisi aktarıyor. Eğer bir sözlük açar veya internetten yoga kelimesinin köklerini incelerseniz, okültizm, Hinduizm, guru gibi kavramların karşınıza çıktığını göreceksiniz. Tüm bu bahsettiklerimizle orantılı olarak gözlemliyoruz ki, yoganın basit bir jimnastik türü olarak teorize edilmesi yanlış ve tamamen bir aldatmacadır.
Çünkü:
1) Yoga, Hinduizm’in temellerini oluştururken, egzersizlerin amacına ve içeriğine uygun olarak da dini karakterinden ayırt edilmesi mümkün değildir.
2) Meditasyon ve reenkarnasyon gibi Hristiyanlık karşıtı algılar ile bağlantılıdır.
3) Kurtuluşumuz için beden alan gerçek Tanrı ve Rabbimiz olan İsa Mesih’in kurbanını geçersiz sayan, kendi kendine kurtuluş ve kefareti esas alan insan merkezli bir çabadır.
Birkaç zaman önce, yoga yapan ve yoganın dini derinliğiyle ilgilenmediğini ama yoganın kendisinin rahatlamasına yardımcı olduğunu ve Hristiyan Ortodoks olarak kalmaya devam ettiğini söyleyen bir hanımefendi ile konuştum… Bahsi geçen hanımefendiye,
-Umarım öyledir ama gerçekte bir karşılığı yok, diyerek yanıt verdim.
Dinine bağlı bir Müslümanın her sabah yarım saatliğine büyük bir Meryem Ana ikonası önünde diz çöküp eğilerek (secde ederek) «en büyük Azize Meryem Ana, kurtar bizi» diyerek dua ettiğini ve ona neden bunu yaptığını sorduklarında, o kişinin sabah jimnastiği yaptığını söyleyerek yanıt verdiğini düşünün. Aynı kişiye “Acaba neden istavroz çıkarıyorsun?” sorduklarını ve “Elimin üç parmağını birbirine uyuşturmak için…” diye cevap vermesi ve eş zamanlı olarak da Müslüman olduğunu iddia etmesi mümkün mü?
Böyle bir durumun gerçekleşmesi elbette mümkün değil ve büyük ihtimalle de günümüzde sıkça karşılaşılan ruhsal bilinç bulanıklığının yansıması olmalı.
Sevgili kardeşlerim, inanıyorum ki bu mütevazi metni okuyan sizler akıllı bireylersiniz ve bundan dolayı da sizlere şu soruyu yönlendirmek istiyorum: İçinizden hanginiz bedenini sabit, hareketsiz, özel bir pozisyonda tutarak jimnastik hareketleri yaptığını düşünüyor? Üstüne üstlük hareketsiz kalınan bu süre içerisinde de “om” deniliyor. Om, mantras olarak adlandırılan meditasyonun bir ifadesi ve hareketsiz kalınan meditasyon süresince defalarca tekrarlanan sihirli bir hece. Böyle bir şeye kim inanabilir ki?
Yoga hakkındaki bu kısa bilgi paylaşımını bitirirken sizlere de anlaşılır bir biçimde hatırlatmak istiyorum. Ortodoks Hristiyanlar olarak, yaşadığımız herhangi bir sıkıntı karşısında Hinduizm’e özgü dini pratikleri kullanmaya ihtiyacımız yok. Bu pratik bizler için gerçekten bir tezatlık, uyumsuzluk oluşturuyor. Bizim zaten bir Kilisemiz var. Kilise aracılığıyla, Kutsal Gizemler ile Gerçek Tanrı’yı yaşıyoruz ve kurtuluşumuz aktif eylemlilik içerisinde. Bu noktada eleştirilmesi, belki de suçlanması gereken şey imanımızı rutin, resmi hale getirmemiz ve özünü kaybetmemiz. Manevi açıdan uyanmaya, en büyük zenginliğimiz, gerçek hazinemiz olan Ortodoks imanımızı yeniden keşfetmeye, İncil’i büyük bir özveriyle yaşamlarında uygulayan Azizlerin hayat örneklerini izlemeye ihtiyacımız var. İşte o zaman, Müjdeci Yuhanna’nın bahsettiği bu olumsuzluklar yaşanmamış olacak: “dünyaya ışık geldi ama insanlar ışığın yerine karanlığı sevdiler” (Yuhanna 3:19).
Yukarıda sözünü ettiğim üzere, yoga yapanlara çokça sevgi ve daha fazla sevgilerimle.
Arhimandrit Meletios Stathis, Ano Patision, Azize Barbara Kilisesi Pederi
Yoga jimnastik değil Hinduizm’e özgü bir dini pratiktir