/ Pazarın Sesi / Cahil insan

Cahil insan

Cahil insan

 

Luka’nın 9.Pazarı –Incil açıklaması (12:16-21)

“Ey canım rahat et , ye , iç ve sevin……”
İlk etapta bu zengin adam, kitabın kendisinin öleceğini bildirmesine rağmen cahil olarak görünmüyor. Adam birçok varlıklar ediniyor ve bunları iyi bir şekilde idare ediyor. Ve toprağı çok ürün verince hemen buna çözüm buluyor. Böyle bir insan, varlıkların elde edilmesi ve çoğaltılması konularında belki birçoğumuz için örnek kişi olabilir. Ama kitabın nazarında bu kişi bir cahildi. Şaşırtıcı olan soru, bu kişi neden cahil olarak adlandırıldı? Bu zengin adam şu iki sebepten dolayı cahil olarak adlandırıldı:

Birincisi, nefsin nasıl yaşamakta olduğunu kesinlikle bilmiyordu. Nefsinin ihtiyaçlarını anlatış şekli onun cahilliğini göstermektedir. Kendi nefsine şöyle sesleniyordu: Ey canım ye ve iç… Çok varlığın var. Ama bunlar canın gıdası değildir. Çünkü insan yalnız ekmekle yaşamaz! Bu zengin kişi, elinde biriken varlıklarla satın alması gereken hakiki gıdanın ne olduğunu idrak edememişti.
İkinci sebep ise, varlıklarını toplamayı, idare etmeyi ve uzun yıllar için biriktirmeyi iyi biliyordu ama daha önemli olan, bunları kullanma yolunu bilmiyordu. Emek vermede ve yorulmada iyiydi ama karlılıkta kötüydü. Çalışmada iyiydi ama ürün almada kötüydü.
Dünyevi zenginliğin insan canı için yiyecek, içecek ve sevinç olması mümkün müdür? Cevap tabiî ki evettir ve bütün o varlıkların amacı da budur, ama esas soru bunun nasıl olacağıdır?
Zenginlikler insanın benliği için biriktirilirse bozulur. Altınağızlı Yuhanna dünyevi zenginlikleri, çölde kaybolan halka Allah’ın gönderdiği ilahi “Kudret helvası”na benzetir. Her insan bu helvadan alıp ihtiyacını giderirdi ama bazıları tamah edip bunu birik-tirmeye kalktı fakat kısa sürede bozulduğunu gördüler. İşte mal biri-ktirilince kokar bozulur ama iyi bir şekilde kullanılınca ürün verir.
Mal ve zenginlik ve bütün varlıklar iki şartla insan canı için yiyecek içecek ve sevinç olur: Birincisi, öteki insanlarla iyi ilişkilere dayalı bir köprü oluşmasına ve diğerleriyle sağlam bir sevgiye sebep olmasıdır. Mal mülk başkalarıyla irtibat kurulması konusunda en güçlü silahtır ama sevgi ile. Zengin kişi, malını kullanmasını bilirse sevme konusunda fakir olan kişiden daha muktedirdir. İnsan canı zenginlikten yaşamaz. Hayır ve iyilik dolu ilişkilerle yaşar. İkinci şart, Allah’a şükür ederek bu varlıkları kullanmaktır. Bolluk ve bereket elde ettiğimizde bunu bize hibe edene şükretmemiz gerekir. Bütün bu bolluk ve bereket ilahi inayetin delili değil mi? Bütün bu varlıkları daima bir şükür sunusuna dönüştürmeliyiz. Bu nedenle eski ahitte insanlar sahip olduklarının ilklerini ve evlatlarını Allah’a şükür ifadesi olarak sunarlardı. Aynı şekilde her şeyden de Ondalık denen bir miktar takdim ederlerdi. Kutsal Kitabın Vahiy bölümünde Lazkiye Meleği, zengin olunca tanrıdan vazgeçer ve bu nedenle de kınanır. Varlıklarımız bizi Allah’tan uzaklaştırdığı zaman artık canımız için bir gıda olmaktan çıkar.
Varlıklarımızda ki “Hayır” bunları Allah’a şükür vesilesine ve yakınımız için bir sevgi sunusuna dönüştürmemizdedir. Amin.

 

Metropolit Pavlus

 

Cahil insan