İnsanın umudu
Mesih, her bireyin tek ve sürekli avuntusudur. Her üzüntüyü bireyden uzaklaştırır ve her bireyin acısına farklı bir şekil verir. Hiç kimse insanı Mesih kadar sevmedi ve hiç kimse insanı uç durumlarda hissettiği korkudan kurtarmadı.
Kötürüm Adam Günü’nün İncil okumasında belirtildiği gibi, Yeruşalim’de Koyun Kapısı’nın yakınında, diğer ismiyle Beytesta Havuzunda, otuz yıl boyunca felçten acı çeken insanın haçını kaldırarak iyileştirdiği hastalığın mucizesi gerçekleşir. Bu durumda, İncil metninden anladığımız üzere günahları yüzünden Tanrıyla olan ilişkinin kesilmesi ona bu hastalığı getirdi. İnsani olanaklar içinde umutsuzluğu ve yalnızlığı beslediği halde, o sabırla iyileşmeyi bekledi. Ve mucize gerçekleşti. Tanrı onu terk etmeyerek hayal kırıklığına uğratmadı. Mesih’in Sözü daima insanı kurtuluşa yönlendir: “Bak, iyi oldun. Artık günah işleme de başına daha kötü bir şey gelmesin” (Yuhanna 5:14). Rabbin kurtarıcı varlığı felçli kişinin hem bedenini hem de ruhunu iyileştirir.
Tanrı’nın arayışı
Tanrı, ilahi varlığının bir parçası olan lütfu ve faaliyetleri sayesinde erişilebilir hale gelir. İnsan, Tanrı ile gerçekten karşılaşabilir. Ancak bu karşılaşma, Mesih’in felçliyle bir araya geldiği olaydaki gibi merkezinde insan kalbin yer aldığı sessizlikte gerçekleşir. Tanrı’nın arayışı, sadece insanın zihniyle değil insan varlığının tamamıyla, bölünmez bir şekilde gerçekleşir ve bu çabanın merkezi insanın kalbidir.
Bir insanın kalbinde şeytan olduğu sürece Tanrıyla karşılaşamaz, çünkü şeytan sık sık insanın kalbini domine etmeye çalışır.
Daimi ruhsal mücadele
Tek endişemiz Mesih’in yaşamını deneyimlemek, O’nun öğrencileri olmak ve günahın esiri olmayı bırakmak olmalıdır. “Size doğrusunu söyleyeyim, günah işleyen herkes günahın kölesidir. Köle ev halkının sürekli bir üyesi değildir, ama oğul sürekli üyesidir. Bunun için, Oğul sizi özgür kılarsa, gerçekten özgür olursunuz” (Yuhanna 8:34-36). Rabbimiz, bu özgürlüğü tam olarak felçliye, her birimize, Tanrı’nın oğlu olma ve Babasının evinde sonsuza dek yaşama çabası içinde olan herkese verir. Tabi ki, bununla ilgili duamız hemen karşılık bulmaz çünkü Tanrı’nın anısını kalbimizde korumak, dua etmeyen ve şükretmeyen bir dünya içinde bulunduğumuz takdirde kolay değildir.
Dua eden insanlar
Dua, zihni ve kalbi ebediyete taşır ve tek endişemiz Tanrı’ya layık olabilmektir. Bu, kardeşlerimizden uzak, edilgen bir yaşam sürmemiz ve sadece Tanrıyla kişisel bir ilişki kurmak anlamına gelmez. Tam aksine, dua eden kişi aslında duasıyla tüm insanlığı, tüm yaratılışı ve tüm dünyayı kucaklar. Dua ettiğimiz zaman, “Göklerdeki Pederimiz” deriz. Dua ruhu, tutkularımıza egemen olmamızı sağlar. Sadece başkalarına karşı değil, bizi sevgi, merhamet, anlayış, nezaket insanı yapar. Bizi, bir zamanlar felçli insanın şikâyetine kulak veren ve harekete geçen Rab gibi yapar. Rab “Efendim, kimsem yok” (Yuhanna 5:7) yani, “Tanrım kimim kimsem yok, tahammül edilemez derecede yalnızım” diyen felçliyi iyileştiriyor ve hastalıklarından kurtarıyor.
Hayatımızdaki neşe, denenme, sınama ve mücadele anlarında dua etmek bizim tek umudumuz ve sevincimizdir: «Rabbimiz İsa Mesih, Tanrı’nın Oğlu, bize merhamet et».
Foni Kiriou (Rabbin Sesi) 21 no’lu broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir.
26 Mayıs Pazar ο Φ.Α.