Kutsal Çarmıhın Pazarı
Kutsal Çarmıha Saygı Pazarı olarak da adlandırılan Kutsal Çarmıhın Pazarı, büyük oruç devresinin üçüncü pazarıdır. Bu Pazar günkü törenlerde çarmıh özel olarak onurlandırılır ve böylece inanlılar Mesih’in çarmıha gerilişini ve O’nun kutsal dirilişini kutsal hafta boyunca hatırlamaya hazırlanırlar.
KONU
Oruç devresindeki bu üçüncü pazarın konusu, “Mesih’in çarmıhının, kurtulmakta olanlar için, Tanrı’nın hem gücü hem de bilgeliği olduğu” (1. Korintliler 1:24) yolundaki öğretidir. Büyük oruç döneminin ortasında yer alan bu Pazar gününde çarmıh, kilisenin ortasında yer alarak inanlılara Mesih’in sağladığı kurtuluşu ve onların oruç dönemindeki çabalarını sürdürmeleri gerektiğini hatırlatmakla kalmaz; ayrıca Rabbin “Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir” (Matta 10:38) sözlerini de hatırlatır.
TARİHSEL KONU
İlahilerden de anlaşılacağı gibi, bu Pazar gününün tarihsel konusu, acı çekme kavramı yerine çarmıhın sağladığı neşe ve zaferdir. Kilise babaları, yaşam veren çarmıhı hayat ağacı ile özdeşleştirerek onu oruç devresindeki ruhsal yolculuğun ortasına yerleştirmişlerdir. O, cennette dikili olan ağaçtır ve onun görevi hem Adem’in sahip olduğu mutluluğu hem de Adem’in bu mutluluktan nasıl mahrum kaldığını inanlılara hatırlatmaktır.
RUHSAL KONU
Kilisenin ilk dönemindeki katekümenler ve günümüzde Paskalya’ya hazırlanan inanlılar için ruhsal konu değişmeye başlayıp kişisel iman ve çaba kavramlarından ayrılarak Mesih’e odaklanır. Kilise, kurtuluşumuzu sağlayanın Mesih’in çarmıhı olduğunu öğretir. Bir kimse, Mesih’in insanlığın kurtuluşu için taşıdığı çarmıha sahip değilse, kendi çarmıhını yüklenip Mesih’i takip edemez. Bu hayat ağacını paylaşarak, inanlı biri artık ölmeyecek ve yaşatılacaktır. Ruhsal konunun amacı, büyük oruç devresini yaşayan inanlıları rahatlatmak, onlara kurtuluş konusunda güvence vermek ve onları cesaretlendirmektir. Kilise, çarmıhın bu dönemdeki görüntüsünü, zafer kazanmış bir kralın dönüşünü ilan eden simge ve bayraklara benzetir. Ayinde elçisel mektup okuması, İbranilere Mektuptan olup (4:14-5:6) Mesih’in kâhinliğini açıklar. Markos İncili’ndeki okuma ise (8:34-9:1) «Size doğrusunu söyleyeyim» diye devam etti, «burada bulunanlar arasında, Tanrı Egemenliğinin güçlü biçimde gerçekleştiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.» ayetiyle son bulur.
Kaynak: orthodox wiki
Tanrı’nın yardımıyla, oruç devresini neredeyse yarıladık ve oruç sebebiyle gücümüz azalırken önümüze konan hedefin tüm güçlüğü belirgin bir hale geldi. Bu sebeple kutsal annemiz, yani Mesih’in Kilisesi; dünyanın neşesi, inanlıların gücü, adaletlilerin değneği ve günahkârların umudu olan kutsal çarmıhı hatırımıza getiriyor; öyle ki, ona gerektiği şekilde saygı gösterip Tanrısal oruç mücadelemizi tamamlayabilmek için kuvvet ve lütuf ile kuşanalım.
Kaynak: goarch.org
Dönemsel İlahi (Kontakion): Sana, ey Tanrı-doğuran, yenilmez koruyucu, tehlikeden kurtulmuş olan ben, Senin şehrin, zafer kutlamasını bir sunu olarak adıyorum. Karşı koyulmaz gücünle beni tüm sıkıntılardan güvende kıl, öyle ki Sana şöyle diyebileyim: “Sevin, ey kocasız gelin!”
OKUMALAR
Elçisel Mektup: İbraniler 4:14-5:6
Gökleri aşmış olan büyük başkâhinimiz Tanrı’nın Oğlu İsa varken, açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım. Çünkü zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan değil, tersine, her alanda bizim gibi sınanmış, yine de günah işlememiş bir başkâhinimiz vardır. Bu nedenle merhamete ermek ve gerektiğinde bize yardım edecek lütfa kavuşmak için Tanrı’nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım. İnsanlar arasından seçilen her başkâhin, günahlara karşılık adaklar ve kurbanlar sunmak üzere Tanrı’yla ilgili konularda insanları temsil etmek için atanır. Bilgisizlere ve yoldan sapanlara yumuşak davranabilir. Çünkü kendisi de zayıflıklarla kuşatılmıştır. Bundan ötürü, halkın günahları için olduğu gibi, kendi günahları için de kurban sunmaya borçludur. 4İnsan, başkâhin olma onurunu kendi kendine alamaz; ancak Harun gibi, Tanrı tarafından çağrılırsa alır. Nitekim Mesih de başkâhin olmak üzere kendi kendini yüceltmedi. Ama kendisine, «Sen benim Oğlumsun, bugün ben sana Baba oldum» diyen Tanrı O’nu yüceltti. Başka bir yerde de diyor ki, «Sen Melkisedek düzenine göre sonsuza dek kâhinsin.»
İncil: Markos 8:34-9:1
Öğrencileriyle birlikte halkı da yanına çağırıp şöyle konuştu: «Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin. Canını kurtarmak isteyen onu yitirecek; canını benim ve Müjde’nin uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır. İnsan bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? İnsan, kendi canına karşılık ne verebilir? Bu vefasız ve günahkâr kuşağın ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, İnsanoğlu da, Babasının görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geldiğinde o kişiden utanacaktır.» İsa, «Size doğrusunu söyleyeyim» diye devam etti, «burada bulunanlar arasında, Tanrı Egemenliğinin güçlü biçimde gerçekleştiğini görmeden ölümü tatmayacak olanlar var.»
İNCİL AÇIKLAMASI ;
H a ç ‘ a S e c d e P a z a r ı
“Oruçta Allah’ın Yüzü ve Haç’ın İki Yüzü”
Orucun üçüncü haftasında kilise Haç’ı secde edilmek üzere yükseltir. Bizler Haç’ı öptüğümüz zaman bir taraftan Efendimizin Haç’ına ve ızdıraplarına secde ederiz ve aynı zamanda, Mesih’in çarmıha gerildiği anda tamamlanan Haç’ın ezeli gizemine de secde etmiş oluruz.
Haç, çarmıha gerilme ikonasından ziyade bir gizemdir. Haçın bu gizemi, zorluklardan Allah’ın yüzüne intikal etme gizemidir. Kilise bu nedenle Haçı yükseltir. Çünkü orucun gayesi Allah’ı ve onun görkemini görmektir. Eski Ahitten okuma bölümleri Musa ve İlyas peygamberler üzerinde durur. Onlar Allah’ı görmek istediklerinde nasıl oruç tuttular , bu konu anlatılır. Orucun gayesi budur ve bunun vasıtası da haçın gizemidir.
Allah ve insanın düşmanı olan Deccal Mesih henüz gelmedi ama dünyadaydı. İncil yazarı Yuhanna’nın dediği gibi “Birçok deccal yalancı Mesihler mevcuttur” (Yuh. 2 : 8 ) . Ve Aziz Pavlus’da diyor “Gizli güç şu anda bile etkindir” (2.Sel.2:7) . Madem ki aldatıcılığın gizemi deccal Mesih dünyada idi ohalde Haç’da ezelden beri ve çarmıhtan önce vardı. Bunun delilide , Rab İsa henüz daha çarmıha gerilmeden önce havarilerine şöyle dedi : Ardımca gelmek isteyen kendini inkar etsin ve haçını yüklenip ardımca gelsin. Haç bir gizem olarak vardı ve devam ediyor. Haç, Mesih’in misyonunun kemale erişidir ve onunla başlayan yeni başlangıcın dönüm noktasıydı.
Aziz Altınağızlı Yuhanna’nın deyimiyle Haç’ın iki yüzü vardır. Ve Aziz Pavlus’un meşhur ibaresiyle: Onun çarmıhı aracılığıyla dünya benim için ölüdür, ben de dünya için ölüyüm, ile örtüşüyor. Yani dünya bizim için ölüdür demek bizim dünyada ki arzu ve iştahlarımızı terk edip Allah rızasını ve vasiyetlerin korunmasını isteyerek oruç mücadelelerine yönelmemiz ve ruhsal fakirliği edinmemiz demektir. Bu aşama, eylem (Praxis) adı verilen ilk ruhsal aşamadır. Ama bizim dünya için ölü olmamız birinci aşamanın neticesi olup dünya için ölmektir ki bu aşamada artık insan arzularından arınıp dünya zevkleri onun için etkisiz ve anlamsız olur. Arzu ve istekler ıslah edilip doğru bir yörüngeye oturunca artık dünyevi zevkler insan için lezzetli olmaktan çıkar. Bu aşamada insan, güzellik, fakirlik, zenginlik ve lezzet konularında doğru ve gerçek olan fikri edinir. O da iffettir. Bu aşama insanı, Allah’ı görmeye yaraşık kılar. Çünkü temiz yürekliler Allah’ı göreceklerdir. Bu aşama Theoria olarak adlandırılır.
Haç’ın birinci yüzü daima zorlukların, emeğin ve Allah’ın yüzünü dileme yolunda benliğin ve bencilliğin ölümünün yüzüdür. Ölüm aşaması diye adlandırılır ve eylem (Praxis) aşamasıdır. İkinci yüz ise Allah’ı ve onun aranan arzulanan yüzünü görme aşamasıdır. Bizler dünya için öldükten sonra Theoria adı verilen Allah’ı görme merhalesidir. Terennümler, doğru insanların eylemleriyle Theoria’ya ulaştıklarını itiraf eder. Aziz Pavlus’un belirttiği, Mesih’le haç üzerinde ölmek ve dirilmek durumu budur. Haç’ın birinci yüzü olan ölüm, akabinde hemen ikinci yüzü olan dirilişi getirir. Bu da Haç’ın gizemidir.
Böylelikle Aziz Gregoryos Balamas’ın yaratılmamış olan ilahi nuru ve tanrı yüzünü görme konularında ki gerekçelerin neden üzerinde durduğunu anlamış oluruz. Hiçbir kimse Haç olmadan Allah’ın yüzünü göremez. Aynı şekilde her kim İsa Mesih’in yüzü hürmetine zorlukları Haç’ın gizemiyle taşıdıysa onun, Allah’ın yüzünü gördüğünü ifade etmiştir.
Mesih’ten önce müminlerin babası Halillullah İbrahim Allah’a itaat ederek ailesini ve aşiretini terk edip Allah’ın ona göstereceği topraklara doğru giderken Haç’ın zorluklarını ve yorgunluklarını taşıdı. (Tekvin 1:12) Ve Haçın gizemini birinci yüzüyle yaşadı. Bu nedenle İbrahim Üçlü Tanrıyı gördü ve üç meleği karşıladı (Tekvin 1:18)
Yakup’ta , ailesine itaatte ve kendi iradelerine uygun olarak onun oğul olarak seçilmesinde uzun süren hizmetleri süresince bütün yaşamı sürekli bir Haç idi. Buna, kardeşinin düşmanlığını ve kardeşi İsev’in önünde asasının dibine kadar eğilmesi konusunda ki alçakgönüllülüğünü ilave edebilirim. İşte haçın bu emekleri ve zorlukları Yakub’u günün birinde şöyle haykırmaya götürdü: Allah’ı yüz yüze gördüm ve nefsimi kurtardım (Tek.32:20)
Musa’da Firavın sarayının görkemini bıraktığında ve Aziz Pavlus’un dediği gibi Mesih uğruna aşağılanmayı Mısıt hazinelerinden daha büyük bir zenginlik olarak sayarken, Kızıl Denizi yarıp kavmiyle geçerken ve uzun yıllar çöllerde yaşarken Haçın ezeli gizemine ortak oldu. Oruçlar ve bütün o yorgunluklar ile Haçın ikinci yüzüne tanıklık etti ve Allah’ın yüzünü, tutuştuğu halde yanmayan Çalı’da gördü.
Böylece haçın birinci yüzünü gören herkes mutlaka ikinci yüzünü de görecektir. Yani her kim Mesih ile ölürse onunla dirilecektir. Rabbin: Herkim benim ve İncil’in uğruna kendini feda ederse, onu bulacaktır sözüyle anlatmak istediği budur. Bunun için Hıristiyan kişi oruca cesaretle girer ve buna üzülmez ve Rab için ölümü arzular ki her an kendi dirilişinin gizemini gerçekleştirsin. Rab İsa kendisi diriliş ve hayattır. Haç’ta onun yoludur. Haçın gizemi İsa’yı takip etmek ve yüzünü görmeyi istemektir. Haç önünde secde ettiğimiz budur.
Amin.