Düğün ve davetliler “Çünkü çağrılanlar çok ama seçilenler az”
İncil açıklaması Metropolit Pavlus Yazıcı
Dinlediğimiz bölüm iki durum üzerinde özellikle durmaktadır. Birincisi düğün olayı ve efendinin her şeyin hazırlanması konusundaki ihtimamı. Uşaklarını davetlilere gönderdiğinde şöyle diyor: “Geliniz, her şey hazır” ve bazı davetlilerin reddetmesine rağmen düğün sahibinin düğünü yapmadaki ısrarı. Evini yollardan ve sokaklardan çağırdığı insanlarla dolduracaktır. Noel Bayramına yaklaşmakta olduğumuz bu dönemde, İncil’deki bu Litürjik bölümün kullanılması kilisenin bu bölümden anladığı derin manayı bize mutlaka verecektir. Bu da Rab İsa’nın sonuç bölümünde belirttiği “Davet edilenler çok ama seçilenler azdır”. Rab İsa’nın doğum olayı, efendi olan Allah ile davetli olan insanlar arasında olan gerçek düğündür. Bu kutsal ilahi düğün vasıtasıyla Allah insanlar ile birlik oldu ve Rab İsa gerçek yiyecek ve içecek oldu. Ve şimdi de Baba Allah oğlunu bir akşam yemeği olarak sunuyor, doğumda hem sunan hem de sunulan, hem kurban hem de kurban eden ile hem düğün hem de akşam yemeği. Doğum olayı kimi davetlilerin reddiyle tehdit edilemeyecek bir gerçektir, akşam yemeği hazır ve doğum yaklaşmaktadır. Bu düğüne katılmak veya katılmamak insanlar arasında ki seçilmişleri ve reddedenleri ayıracak olandır.
Mesih yeryüzüne ateş yakıp kılıç koymaya ve sonuçta koyunları keçilerden ayırmak için geliyor. Rabbin gelişinin tarafsızlığa tahammülü yoktur. Ya sıcak olacağız yada soğuk. Davete gitmemek tarafsızlık değildir. Çünkü sizinle olmayan size karşıdır. Rab davetini yapıyor, bu davete icabet etmemek suskunluk anlamına gelmez bunun anlamı reddetmektir. Akşam yemeği hazırlandı ve Rab düğününü çağrılanlar arasından seçilenler ile yapacaktır. Beden alma olayı Yahudilerde başlayan bir davettir ama aralarından bazılarının reddetmesiyle durmayan bir davettir. Yalnızca bir davet değil, Yahudilerin nazarı itibara almadıkları ve yol kenarlarına veya uzak sokaklara atılmış olarak kabul ettikleri her insana yönelecek olan bir geliştir. Beden alma ve Hıristiyanlık imanındaki bu geniş kapsam, zamanında Yahudileri imtihan ettiği gibi bugün de bizi gelişi önünde imtihan eden ebedi bir plandır. Rab beden aldı ve insan oldu ve biz de bu olayın anısını yaşamaya başlıyoruz. Doğuş bayramı yaklaşmakta ve bu akşam yemeği şöleni herkesindir. Bu şölen dinsel kimliklere mahsus olmayacaktır bu kimliği taşıyanlar seçilmişlerden olmasa bile, zira seçilmişler dediğimiz kendilerini Rabbin seçtiğini sananlar değil kendileri Rabbi seçenlerdir. Ama bu örnek meselden bize açıkça beliren ikinci durum ise Mesih’in günlük yaşamın sorunlarıyla itham ettiği bu insanların öne sürdükleri ve bizim de genel olarak yapılması gereken görev olarak adlandırdığımız bu tür mazeretlerini ret etmesinin okuyucu tarafından anlaşılmasının zorluğudur. Gerçekten de Mesih bizden bu tür ailevi görevlerde veya ziraatte veya ticaret ve terbiyede ki gayret ve rağbetlerimizi bırakmamızı mı istiyor? Mesih bu mazeretleri nasıl kabul etmiyor? Ve bu tür mazeretler nasıl günahın sebebi oluyor? Şölene davet edilenlerin gelmelerine mani olan bu tür işler o zaman ki yaşamın gerekli ve temel işleriydi. Ve bu işleri Allah kendisi bizim yaşamımız için tasarlayıp koydu. Öyleyse efendimizin öfkesine sebep olan hata neydi? Durum bu işlerin bugünkü görünüşüyle çelişiyor olsa da aslında sorun aynıdır. Bizim de bugün bu tür mazeret olabilecek işlerimiz ve önemsediğimiz ama yukarıda sayılan sebeplerden belki de farklı olan durumlarımız vardır. Ama hala bunlar mazeret olabilecek ve bizi bu düğün gizemine ve yaklaşmakta olan doğuş bayramı şölenine katılmamıza engel olabilecek türde esaslı sebepler durumundadır. Bütün bu zaruri sebeplerdeki hata, bu sebepler aslında onlar vasıtasıyla görev sorumluluğuna bağlanmamız için varedilmiştir yoksa mazeret olarak beyan etmek için değil.. Bütün bunlar mazeret için bir sebep değil aksine misyon için uygun durumlardır. O şölen bahçede yolda ticarette ve evde tamamlanacaktır. Zira Mesih, tarım işlerinde sadakat gibi pahalı bir bedel, ticaret yollarında dürüstlük ve evlilik yaşamında sevgi özverisiyle satın aldığımız öz ekmeğimizdir. Mesih, çiftçiler için de ticaret yapanlar için de evli olanlar için de “Güvey”dir.
İşler görünüşleri açısından değişseler de aslında Allah’tan uzak olarak uğraşacağımız veya Allah’ın onlar için ilave bir önem arzedeceği, kimi zaman insana çocuksu olabilme imkânı veren kimi zaman da gözümüzde önemi ve büyüklüğü nedeniyle bizi “Şimdi
daha az önemli” olandan uzaklaştıracak türden faaliyetler değildir. Allah ile olan ilişkimiz mevcut sorunlarımız arasında bir sorun değildir, daha doğrusu dertlerimiz üzerine ayrı bir dert değildir. Allah bizimle sahip olduğumuz bollukları paylaşmayı veya zamanımızdan bir pay veya önemsediklerimizden bir bölümünü istemiyor. Allah bizim yaşamımızı paylaştığı zaman bizi bundan mazur olmamız için bahane bulmaya iter veya sahip olduğumuz şeyleri onunla paylaşmaya iter. Ama Allah bütün bu sorunlar içinde bir sorun değildir, yoğun işlerimiz içinde ilave bir iş hiç değildir. Allah bütün o işlerin gayesidir ve önemsediklerimiz içinde en esaslı olanıdır, yaşamımızın bir kısmı değil bütün yüreğimiz onundur. Ticaretle uğraşmak, tarlada veya bir sanatta veya bir büroda çalışmak, üniversitede okumak …..gibi bunların hiç biri akşam yemeği davetiyle çelişmez. Aksine bu tür uğraşlardan herhangi biriyle elde edeceğimiz gelirle sunacağımız sunu diri bir tanrısal sunu olur. Aile yaşamındaki dertler, eş ve çocuklara ilişkin sorunlar bunlardan hiç biri Allah’ın davetine icabet etmemek için bir sebep olmamalı. Bu yaşamın hedefi ve bu gayretlerin amacı Allah’tır. Çünkü evlatlarımızı önce gök için doğururuz. Bu davetlilerin mazeretlerinden efendinin gazaba gelmesinin sebebi, onu da sıradan bir kişi gibi görüp normal günlük olaylardan saymalarıdır. Bu durumda efendi kendisinin kutsamış olduğu insanın yaşamının öncelikleri içinde önemli bir yer almıyor demektir. Onun gerçek yerini ondan çaldılar. Onu her şeyin gayesi olmaktan çıkardılar. Bizler çalışırız yoruluruz ticaret yaparız evlat büyütürüz ki o akşam yemeğini onunla beraber yiyebilelim. Çalışmalarımızın gayesi ve efendi olması nedeniyle eğer biz Allah’tan tahtını çalarsak, onu yaşamımızın belki de bizim için çok gerekli olan bir parçasını isteyen bir rakip olarak görmüş oluyoruz. Bizler Allah ile haklarını ve bizim kendi haklarımızı paylaşmıyoruz. Elimizde hem kendimiz için hem de onun için vakit yok. Biz onunla varız onunla yaşarız ve daima ona yöneliriz. Allah, ona yönelmemiz ve onun akşam yemeğine gelmemiz için işlerimizi kutsadı. Allah, bizi dünyadan çıkarmak için değil aksine bizi dünya içinde kutsamak için beden aldı. Allah’ın sevgisi zaman dışında birkaç saat için değildir. Allah’ın sevgisi hayatımızın bütün zamanını kutsamak içindir. Akşam yemeğinde bulunmak ve düğüne katılmak, işlerimizi bitirdiğimiz boş bir zamanımızda olmamalı. Bütün işlerimiz ve önemsemelerimiz bu düğüne katılma ve akşam yemeğinin tadına bakma amacı için olmalıdır. Allah çalışmalara ve işlere karşı değildir. Daha doğrusu bütün bunların yanında bir başka iş değildir. Allah bunların hepsinin gayesidir. Akşam yemeğinden mazeretli olmak haklılık anlamına gelmez. Anlatılan örnekte de açıkça görüldüğü gibi bir hatadır ve efendinin hazırlamış olduğu her şeyi ret etmektir. Efendi bize bir düğün hazırladı ve bu düğün bizim için önemli olmalıdır. Ve bize işlerimiz arasında kendisinin yiyecek olacağı bir akşam yemeği hazırladı. Yaşamlarında her şeyin gayesinin Allah olması için davet edilenler çoktur. Ama birçokları hayatlarının gayesini eşyalardan seçerler. Her şeyde yaşamın tek gayesi olan Allah’ı talep edenler yani seçilenler azdır. Mesih için ekip biçen ticaret yapan evlenip çocuk doğuran bu atalarımız kimlerdir? Bu atalarımız her şey ile sanki kendilerinin misyonu gibi uğraştılar ama asla mazeret belirtmediler. Yaşamlarıyla ve çalışmalarıyla Rabbin ilk gelişini hazırladılar. Hıristiyan kişi akşam yemeğine davetlidir düğün onu işlerinden engellemiyor bu da onu bu akşam yemeğinden engellemez. Noel Bayramı öncesinde anılarını kutladığımız atalarımızın Rabbin ilk gelişini yaşamları ve çalışmalarıyla hazırladıkları gibi, aynı şekilde Hıristiyan kişi de çalışmalarıyla yaşamalı ama Rabbin alçakgönüllü olan ilk gelişinden sonra ikinci mutlu gelişini hazırlamak için yaşamalıdır. Amin.