/ Manevi yaşam / Mantık sınırlarını aşan riskler vasıtasıyla Tanrı’yla buluşmak

Mantık sınırlarını aşan riskler vasıtasıyla Tanrı’yla buluşmak

…Tanrı inanman gereken soyut bir fikir değildir, hayranlık duyman gereken, iyiliğin  temsili de değildir, keşfetmen gereken uzaktaki bir varlık da değildir. Tanrı, hepimizin karşılaşması  gereken bir kişidir.

Çarmıh’ın mantığı İncil’in mantığına nüfuz etmiştir. “Ama biz, çarmıha gerilmiş olan Mesih’i tanıtıyoruz. Yahudiler bunu bir yüzkarası, diğer uluslar da saçmalık sayarlar. Oysa Mesih, çağrılmış olanlar için, ister Yahudi ister Grek olsunlar, Tanrı’nın gücü ve Tanrı’nın bilgeliğidir (1.Korintliler 1.bölüm 23-24). Hrsitiyan Ortodoks gelenekte, Çarmıha gerilmiş olan Mesih, Yüceliğin Kralı’dır.  Yüzbaşının mantığı (Luka 7:1-10  ve Matta 8:5-13) ile hırsızın mantığı ( Luka 23: 39-43)  Tanrı’nın mantığının temelini oluşturur. Yüzbaşıyla hırsız, ne bir öğretmene, ne mucizeler yaratan birine, ne de Dirilmiş olan insana iman etmişti; onlar Çarmıh’a gerilmiş Tanrı’ya iman etmişti. Onlar, Dirilen İsa Mesih’in mübarek saydığı görmeden iman edenlerden değildi (Yuhanna 20:24-29). Onlar, terslikleri görüp, “diğer” gördüklerine inanmayan ve ebediyete kadar mübarek olanlardı.

“Canını kurtarmak isteyen, onu yitirecek; canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır.” ( Matta 16:25) ile  «Birinci olmak isteyen en sonuncu olsun, herkesin hizmetkârı olsun.» (Markos 9:35) : peki bu iki ayet insan mantığıyla nasıl  bağdaşır? Birinci olmak isteyen sonunculuğa da razı olur mu? Canını kurtarmak isteyen canının kaybına baştan ve bilinçli olarak rıza gösterir mi?

Hangi dinin kurucusu, o din ne kadar gerçek  ve güzel olursa olsun, o dine mensup olacakları davet ederken “kendi yeteneklerinize daha az, Tanrı’nın aydınlanmasına ise daha çok güvenin” diye  teşvik eder ki? :”Sizi havra topluluklarının, yöneticilerin ve yetkililerin önüne çıkardıkları zaman, `Kendimizi neyle, nasıl savunacağız?’ ya da, `Ne söyleyeceğiz?’ diye kaygılanmayın.  Kutsal Ruh o anda size ne söylemeniz gerektiğini öğretecektir”  (Luka 12:11-12).

Yoksul olanların ve ağlayanların kutsaması: “Ey yoksul olanlar, ne mutlu size….Ey ağlayanlar, ne mutlu size…” ( Luka 6:17-23) ya da “…Sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin” saçmalık değil midir?  Bunlar, insanı beşeri ihtiraslarla dostluktan, ölüme teslimiyetten, Tanrıyla buluşmaya götüren bir mantığın temel ilkelerinden başka ne olabilir ki?

İnanlılar topluluğunu sürekli eğiten Kilise, nasıl oluyor da bir yandan da keşişlerin ıssızlığını ön plana çıkarıyor?  Öğretisi “Bedeninizin, Tanrı’dan aldığınız ve içinizde olan Kutsal Ruh’un tapınağı olduğunu bilmiyor musunuz? Siz kendinize ait değilsiniz. (1. Korintliler 6:19) ” olan Kilise, nasıl oluyor da  doğayı  ve  bedeni ihmal edenlerin  mantığını anlayabiliyor ve çilecileri kabul edebiliyor?

Mantık sınırlarını aşan mantığın, taleplerle, karşılaştırmalarla, ve üstünlük belirten kavramlarla ilgisi yoktur; dostlarla düşmanları, ölümle hayatı ve zamanla ebediyeti eşitler. Mantık sınırlarını aşan mantık, “şimdi ve burada”yı, “buradan her yere” ye, insanın zayıflığını güce, fiziksel korkuyu ruhani açık yürekliliğe, kaygıyı iman ve umuda, İncil’in ağır emirlerini hafif yüke, ve bedenin köleliğini Tanrı yolunda özgürlüğe dönüştürür. İnsana özgü şeylere Tanrısal hoş bir koku verir. İnsanı Tanrı yapar: “Sizler ilahsınız’ diyorum,’Yüceler Yücesi’nin oğullarısınız hepiniz!” (Mezmurlar 82).

Abbas Antonios dedi ki: insanların akıllarını kaybedeceği zamanlar yaklaşıyor. Aklını kaybeden insanlar  mantıklı biri ile karşılaşırsa ona isyan edecek ve kendilerine benzemediği için onu deli ilan edecekler.

                                        Metropolit Nikolaos’un vaazlarından “ Diğer mantık”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mantık sınırlarını aşan riskler vasıtasıyla Tanrı’yla buluşmak