/ Pazarın Sesi / Aç gözlülük

Aç gözlülük

Luka İncili’ne göre dokuzuncu Pazar günündeki açgözlülükle ilgili benzetmenin konusu, iki kardeş arasındaki miras meseleleri yüzünden çıkan anlaşmazlıktı. Rab, ikisinin de açgözlülüğe boyun eğdiğini biliyordu. Bu nedenle, onların maddi varlıklarının yargıcı ya da bölüşümcüsü olmayı reddetti.

İnsanın maddi varlıklara olan bencil bağlılığı: a) her insan için, özellikle de günümüz çağında çekicidir ve b) iticidir, çünkü hiç kimse maddi varlıklar ve zenginlikle ilişkili tehlikeleri duymak istemez.

Mesih, benzetmede servetten değil, onu nihayetinde akılsız yapan açgözlülükten bahseder. Açgözlülük, insanı putperest ve köle haline getiren günahın kaynağıdır. İnsan, maddi varlıkların efendisi ve yöneticisi olmak için yaratılmıştır.

Maddi varlıklara bağımlılık

Eğer bir insan varlığından Tanrı’yı çıkarırsa, o zaman hayatını maddi varlıklara dayandırır. İnsanın günahı, iradesinin zayıflığıdır. Bu da nihayetinde hem kendisini hem de yaratılışın iyiliklerini bozar ve yok eder.

Açgözlülük, insana yeterlilik veya doluluk hissi vermez, aksine yoksulluk ve eksiklik hissi verir. Benzetmedeki zengin adam çok mal-mülk sahibiydi, ancak endişeli ve huzursuzdu. Açgözlü kişi, sahip olduklarıyla mutlu olduğunu düşünür. Ancak gerçekte huzursuzdur, korku, endişe ve stresle doludur.

Açgözlülük, maddi varlıkların elde edilmesinin yalnızca kendimiz için özel bir refah ve keyif sağladığına bizi metodik, yani şeytani bir şekilde ikna etmeye çalışır. Burada insan yaşamı, hayvanların hayatta kalmasındaki biyolojik döngüyle özdeşleştirilir. “Ye, iç, neşelen.” Büyük Vasilios, “Eğer bir domuz olsaydın, ruhuna başka ne daha iyi söyleyebilirdin?” diyerek aslında bu durumu vurgular.

Ölümün aşılması

Rab, benzetmenin devamında bizi hayatımızın bu yanılsamasından korur. İnsan, para ve maddi mülklerle ölümü aşamaz çünkü bunların hepsi kendi içinde ölüm kavramını taşır.

Maddi malların edinilmesi, onların doğal hallerine, yani çürüme ve ölümün zehrine dayandığı anlamına gelir. Bu yüzden, bir insan öldüğünde, bedenini bile yanında götürmez. Onu, İkinci Geliş ve ölülerin dirilişine kadar toprağa emanet eder.

Rab, gerçek hazinemizi bize gösterir. Bu, bireysel benliğimiz veya maddi varlıklarımız değil, Tanrı’ya göre olan zenginliktir. Yani sevgi ve merhamettir. Bunları arzulayalım!

 

Φ. . Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 46 no’lu broşürden alıntılanarak tercüme edilmiştir 17 Kasım 2024

 

 

 

 

 

 

Aç gözlülük