/ Pazarın Sesi / Gerçek dindarlık

Gerçek dindarlık

Elçi Pavlus’un Timoteos’a yazdığı ikinci mektubundan alıntılanan bu pasaj, gerçek dindarlığın karakteristik özelliklerinin ne olduğunu anlamamıza yardımcı olur. “Mesih İsa’ya ait olup Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürmek isteyenlerin hepsi de zulüm görecek” (2. Timoteos 3:12). Elçi burada yalnızca kendisinin değil ama aynı zamanda İsa Mesih’in iradesine göre dindar bir yaşam sürmek isteyen herkesin zulüm göreceğini söylüyor. Pavlus burada dindarlığı Mesih’teki yaşamla, yani, Tanrı sevgisiyle, O’nunla ilişki ve paydaş olmakla, Tanrı’nın iradesinin yerine getirilmesiyle ve hatta zulümlerle bağdaştırıyor.

Bir başka mektubunda “Tanrı yolunun sırrı büyüktür. O, bedende göründü, Ruh’ça doğrulandı, meleklerce görüldü, uluslara tanıtıldı, dünyada O’na iman edildi, yücelik içinde yukarı alındı” (1. Timoteos 3:16) der. Burada dindarlığın “büyük sır” olarak adlandırıldığını ve gerçek yaşamımız olan, bizlere Baba’ya giden yolu gösteren Mesih’in insan bedeni almasıyla bağdaştırıldığını görüyoruz.

Sonuç olarak, Mesih’in sırrına olan iman bizi dindar bireyler yapar. Kilise’nin Tanrı Kuşanan Babaları, Kutsal Üçlemeye tapınmayı gerçek dindarlık olarak kabul ederlerdi. Yani, Kilise’nin Tanrı hakkındaki öğretisinin kabul edilmesi, O’na saygının, sevginin ve tapınmanın ifadesi olarak kabul edilir. İnsanın Tanrı’nın iradesine göre yaşama isteğini ve çabasını ise gerçek dindarlık olarak değerlendirirler.  

İnsanın ruhsal mücadelesi

Tanrı’nın iradesinin bilinmesi ve uyulması imanlıyı Tanrı’nın bilgisine götürdüğüne ve bu bilincimizin en yüksek noktası kabul edildiğine göre Tanrı ve insan sevgisini, dindarlığı, ilahiliği, Tanrı’yı yaşamak gibi İncil’de tarif edilen erdemleri de en yüksek seviyede yaşarız. Çünkü Tanrı bilgisi ve dindarlık yalnızca insani çabadan değil ama Üçlü Tanrı’nın faaliyetinden ve insanın iş birliğinden gelmektedir. Elbette imanlının ruhsal mücadelesi onun gücünün çok daha üstündedir ve başarılması kolay değildir.

Bu nedenle Kilise, zayıflığımızı Mesih’in gücüne ve sevgisine teslim etmemiz için bizi teşvik ediyor. Ama günah, insan doğasının doğru çalışmasında değişikliklere neden olduğundan, ama nadiren değil, insanın Tanrı’ya kendisini teslim etmesinin varlığının değersizleşmesi ve kaybolması anlamına geldiğini insanı ikna eder. Ama gerçekte ise tam tersi gerçekleşir.   

Acılar ve zulümler

Gerçek dindarlığı yaşamak isteyen insanın üzüntülerden, acılardan, zulümlerden kaçamaz. Sonuçta Rab’bin kendisi de zulüm gördü, hakarete uğradı, çarmıha gerildi. Elçiler, “Tanrı’nın Egemenliğine, birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerek” (Elçilerin İşleri 14:22) sözünün ne anlama geldiğinin bilincindeydiler. Bu anlamdan yola çıkarak, “Mesih’te” dindarlık, içsel ve dışsal olarak mücadele gerektirir. İçsel mücadele insanın kalbinin içinde yuvalanan çeşitli tutkulara karşı koymakla ilgilidir. Tutkuların kökü benmerkezciliktir ve açgözlülük, hırs, şehvet, öfke, kıskançlık, zayıf inanç, kötülük gibi tüm duygular onun üzerinde kök salar.

Dışsal mücadele diğer insanlardan gelen zulümlere, acılara, hayal kırıklıklarına karşı koymak, onlarla mücadele etmekle ilişkilidir. İmanlı bir Hristiyan bunlara sabırla, ayırt etme yeteneğiyle, duayla, Tanrı’ya ümitle, alçakgönüllülük ve sevgiyle karşı koyar. Bir açıdan da dünyanın dindar insanlara zulümlerle tepki vermesi doğaldır.  

Bencil, açgözlü, insanlara haksızlık eden ve güvenilirlik yönünden zayıf bireyler, dindar komşularının özverisini, mütevazılığını, imanını ve iyiliğini gördükçe, vicdani olarak bir yüzleşme içerisinde bulunarak, iftira gibi insanları toplum önünde utandıran ve yaralayan her eylemi sonlandırma çabasında bulunacaktır. Ama imanlı bir Hristiyan Tanrı’nın lütfundan beslenir ve böylece Tanrı’nın istediğini, yükselttiğini ve kendisine bahşettiğini elde eder.

Zulümler ve acılar imanlının yalnızca dindarlık, erdem ve gerçekle yaşamasına değil ama aynı zamanda Mesih’te alçakgönüllülüğün derin anlamını yaşamasına yardım eder. Yani, insanın Çarmıha gerilen ve Dirilen Rab İsa’ya tamamen güven duyması ve yaşamını teslim etmesidir. Görevimiz, Teolog Aziz Grigorious’un da dediği gibi “dindarlığımız sözlerde değil, eylemlerdedir” sözünü unutmamaktır. Bir başka deyişle, dindarlık sözlerde değil imanlının hakikat ve işlerinde, Mesih’in Bedenini geliştirmek için (Efesliler 4:12) özümserken ve bunu başkalarına öğretirken bulunur.

  

Arhimandrit N. K. Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 39 numaralı broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir. 24 Eylül 2023

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gerçek dindarlık