/ Manevi yaşam / Hristiyanlıkta Günah Anlayışı ve Mezhepsel Teolojik Farklılığı

Hristiyanlıkta Günah Anlayışı ve Mezhepsel Teolojik Farklılığı

Hristiyanlık’ta Günah Anlayışı ve Mezhepsel Teolojik Farklılığı

 

Bir Hristiyan – Ortodoks; başka bir mezhep ve geleneklerden gelen başka bir Hristiyan ilen “Ortodoks -Günah”  anlayışını kendi perspektifinden bakarak anlatmak zorunda kalmıştır.

Batılı Hristiyanlar; insanoğlunun kötü yapması ve bunun Tanrı katında suç kabul edilmesi karşısında, bu günahın bedelinin başkası tarafından ödeneceğine inanırlar. Yani: Bizim işlemiş olduğumuz günahları İsa Mesih çarmıha gerilerek Tanrı Baba’ya ödenmiştir. Böylece Günahlarımızı İsa Mesih’e yükleyerek, günahlarımızdan arınmış oluyoruz. Bu noktada Batılı anlamındaki Hristiyanlar – Protestan ve Katolikler arasındeki temel tartışma karşımıza çıkar. Protestan versyonunda Mesih çırmıhta bütün günahlarımızın ödemiştir derken  Katolik versyon; Mesih Günahlarımız için çırmıha gerilmesine rağmen, Günahlarımızın bir kısmı insanoğlu kendi taşır ve öder diye inanılır.

Biz Ortodokslar, İsa Mesih’in çırmıhta günahlarımızın taşıma ve bedelini ödeme şeklini, tabii ki tamamen başka bir anlayış şekline sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Biz bu konuda eski Kilisenin gelenek ve kanunlarını savunuyoruz. Tanrı’nın İsa Mesih’te olduğunu dünya ve insanoğlu ile bu hussusta barıştığına: “Bizim günahımız, ölümün tutuklusu oluşumuzdan, Tanrı, Mesihin içine girerek ve bizi kurtarmak için, özgürlüğümüze kavuşmak için, Hades’e girmişlerdir. Bizim ödiyeceğimiz olan günahların bedel ve cezasını, Tanrı Baba’ya ödenmemektedir veya bu Tanrı Babaya bir borç olarak olduğunada inanmıyoruz. İnanılan: O işlediğimiz günahlar yüzünden doğrudan ve kaçınılmaz bir şekilde Günahların olan sonucu, Ruhun ölümüdür”. Bize öncelikle Şifa ve Ruh kurtuluşu lazım, bizim adımıza Günahımızın bedelini ödiyecek birilerini aramıyoruz.

Eski Hristiyanlar Tanrı -Baba, günahkar kişileri takip ettiğini ve günahına rağmen sevildiğine  inanırlardı. Tanrı -Baba bizlerin kendine geri dönmesi  için her türlü yönü ve yöntemi düşünür. Tanrı -Baba bizden beklemediği şey; Günahlarımızı ödedikten sonra ancak kendine dönebileceğimizdir.  Örneğin herhangi bir çocuk kendi evine ve babasına geri dönmek arzusundadır, Baba, oğluna “dur, seni içeri almak isterdim ancak bu kredi kartının faturasını sen ödedikten sonra içeriye alırım”. Demez. Hiçbir baba evladını kapının önünde bırakmaz, suçu ne kadar büyük olursa olsun.

Eski Hristiyanlar, Hristiyanlığın ilk bin senesinde, Hristiyanlıkta günah kavram anlayışını şu şekilde inanırlardı (ta Kileselerin bölünmesine kadar ve Aziz Anselmus günah – yasa anlayışını değiştirene kadar). Aziz Anselmus eski günah yasaya bir alternatif sundu. Anselmus: Günahlarımızın evrende objektif kötülük teşkil ettiğini ve Tanrı bizi kolay bir şekilde günahlarımızı affedemeyeceğine inanıyordu. Bu günahları affettirmek için, hesap ödemeden mümkün olmayacağına inanıyordu. Ama Mesihin kanı akması ilen günahlarımızın bedeli ödenmiş ve yeterli olduğunu sanmaktadır. Madem ki Mesih, Tanrı Babanın bir “isteği” olarak bize verilmiş ise ve oğul,  Baba Tanrıdan bir talepte bulunursa; “Günahlarımızı” insanoğlundan babaya transfer etmeyi isterse ama Baba haklı olarak bunu redederse veya oğul, Babaya insalardan aldığı günahları ona vermesini de Baba redettiğini sayarsak ve bizler günah işlemeye devam edersek kurtuluş mümkün olmadığı o zaman ortaya çıkmamktadır.

Katolik ve Protestanlar Kutsal Kitabın iki konseptiğini birbirine karıştırmış olduklarını söyliyebiliriz. “Kurban – Kurban edilen şey”, Fidye – Bedel”.  Mesih Babaya günahlarımızın fidyeyesini ödiyemezdi, fidye kaçırana ödenir ve Baba bizi esir olarakta almamıştır. Bizi tutsak olarak bırakan sebep, gönüllü olarak ortağı olduğumuz günahlarımızdır. Bu, Mesihin kanı akmasına ve Hades’e girmesine mal olmuştur. İşte fidye ödeme budur fakat bunlar Babaya ödenmemiştir. Buna karşın Baba için, cesur bir asker gibi tehlikeli bir anda sevgili Generali önünde harakete geçmiş olması gibidir.

Günah, Hristiyan  kurallara aykırı bir davranış olmaktan ziyade bulaşıcı bir Hastalıktır diyebiliriz [not infraction but infection]; Günah bizi hasta yapmaktadır. Hristiyanlık bu hastalığın şifası ve geleceğinin şekil vericisidir.  Ortodoksların bu konuya görüş şekli, bunun bir hastalık olduğu, bu soruya net bir şekilde cevap verdiğini görüyoruz.

Kötülük, işlediğimiz günahlar yüzünden dünyada yer aldığını diyebiliriz. Bizim bencilliğimiz ve zulümümüz, sadece etrafımızdeki olan insanlara değil, dünyanın dengesini bozmaya neden olmaktadır. Günah,doğada bizimle birliktedir. Hayattın adil olmadığını, kötü şeylerinde iyi insanlarada olduğunu görebiliyoruz. İyi ve temiz olan insanlar bile diğer insanlardan işlenen günahlar yüzünden,  günaha doğru gittiğini ve günahlarımıza kendilerini müşterik ettiğimizi ve sonuç olarak hepimiz bu günahı taşıdığımızı görüyor ve diyebiliriz.

Biz Ortodokslar, aklımızda olan ve unutmadığımız, batılı Hristiyanlar tarafından unutulan, dünyada kötülüğün mevcut olmasıdır. Aziz Aselmus’un teörisinde Şeytan var olması yer almamaktadır. Bütün işlem bizim, Baba ve Mesih arasında gerçekleşir (Eğer Şeytan bu teöride unutulmuş ise onun bu büyük ve şanslı bir günü sayılmaktadır). Biz Ortodokslar bizlerin asıl düşmanımızın kim olduğunun bilincindeyiz. Kurtarıcımız RAB’bimiz İsa Mesih’e güveniyor ve tarafını tutuyoruz. Dünyada kötülüğü görürsek bunun arkasında kim, hangi düşmanımızın olduğunu çok iyi biliyoruz “(Mt. 13:28). Hayatın adil olmadığı bizler için süpriz değildir ve “iyi” insanlarında çektiğini görürsek biliriz ki bu bizim günahlardan kaynaklı olduğunu ve yardımcı olduğunu, günahlarımızdan dünyanın dengesini bozduğumuzu, adaletsiz bir iklimi yaratığımızı görürüz. Kötülük (Şeytan) iyi insanların günaha bulaştıklarını ve bu hussusta çektiklerini görmesi kendisini çok sevindirmektedir ve olan olaylar bizi çok üzdüğündende Şeytan çok hoşlanmaktadır. Taşıdığımız günahların yükünün biri; suçsuz olan insanları, işlediğimiz günahlar yüzünden onlarında günahkar olması ve  bizler ilen aynı şekilde çektiğini görmemize rağmen,  kendi işlediğimiz günahlarımızında onların taşımasını sağlamak ve onları bizimlen eşit bir şekilde günahkar yapmamızdır.

Ölüm – bedeninden beni kurtaracak olan kim? Tanrı’ya şükürler olsun bu kurtuluş Rabbimiz İsa Mesih’in aracığı ile gerçekleşmiştir. (Roml. 7, 24 – 25). Bu karışıklık ve bataklık içinden çıkmak için kendi kuvvetimize güvenmiyoruz, güvendiğimiz, İsa Mesih’in gücüne, ölümü ölümle yendiğine (Paskalya ilahisi) güveniyoruz. Biz lütuf içinde hergün büyüdüğümüze, dünyanın iyileşmesine katkıda bulunabilir, düşmanlarımızı bağışlayarak, bizi seven, nefret eden ve kötülüğü iyilik ilen yenmemizle kurtulabiliriz. Bildiğimiz gibi, bunu atlatmak için yapabileceğimiz ilk şey yeneceğimiz ilk yer, kalbimizin içinde olmasıdır.

 

Ferit Yuhanna Tekbaş

Kaynaklar: www.orthpedia.de/

                    www.bibleserver.com/

 

Hristiyanlıkta Günah Anlayışı ve Mezhepsel Teolojik Farklılığı