/ Makaleler / Kutsal Ankara Metropolitliği

Kutsal Ankara Metropolitliği

Kutsal Ankara Metropolitliği

Kutsal Ankara Metropolitliği, 325-1922  yılları arasında faaliyet göstermiş, merkezi Anadolu’da bugün Türkiye sınırları içinde bulunan Ankara, Ekümenik Patrikhanenin bir episkoposluğudur.

“Elçilerin İşleri” Kitabından ve Elçi Pavlus’un Galatyalılar’a mektubundan da açıkça görüldüğü gibi, Hıristiyanlık, Galatya’da (yani Ankara ve çevresinde) çok erken yayıldı. Geleneğe göre, Ankara’nın ilk Episkopos’u,  Elçi Pavlus’un öğrencisi Kriskisdir.   (M.S 56-117)

M.S. 313’de İmparator Konstantinos’un Milano Fermanıyla hıristiyanlık meşru bir din haline geldiğinde, Ankara’nın en büyük azizi şehit Platon’du. Ankara’nın diğer büyük azizi ise Aziz Klimis (st.Klemens)dir.

M.S 315’te  Ankara Konsili olarak bilinen yerel konsil  bu şehirde toplandı. Bu Konsilde Kilise Kanunları da tespit edildi.

Ankara episkoposluğu önce Kayseri Metrolpolitlliğine tâbi olarak 325 yılında kuruldu, 451 yılında ise doğrudan İstanbul Patrikhane’sine bağlandı. Ankara Metropolitliğinin 7. y.y’da sekiz, 10. y.y’da ise altı Episkoposluğu vardı. Tarihi şartlar sebebiyle, zaman içerisinde episkoposluklar kademeli olarak azaldı, 13.Yüzyılda ise hiçbir episkoposluk kalmadı.

1922’de Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesinden sonra, Ankara Metropolitliği bölgesinde hiç  Ortodoks cemaat kalmadı.

Son yıllarda Ankara’da Ortodoksların çoğalması sebebiyle İstanbul Rum Patrikhanesi 1922 Mübadelesinden sonra ilk defa olarak, Metropolit Ieremias Kalligiorgis’i Ankara Metropoliti olarak tayin etmiştir. 

 

Aziz Klemens

Ankaralı Klemens’in babası bir putperestti ancak erken yaşta öldüğü için Klemens, dini inancı son derece güçlü olan annesi Evfrosini tarafından büyük bir hıristiyan özenle yetiştirildi.

Büyüdüğünde, Klemens’in eğitimi, insanseverliği, ve herkes tarafından bilinen erdemleri, onu vatanı Ankara’nın episkoposu makamına getirdi. Bu büyük makam, onu kibir tuzağına düşüremedi, aksine Klemens, cemaatinin maddi ve manevi ihtiyaçlarına cevap verebilmek için enerjisini artırdı. Ancak episkopos Klemens’te  özellikle dikkatimizi çekmesi gereken şey onun fakir ve yetimlerle bir baba gibi ilgilenmesiydi. Hastaları teselli ediyor, büyük bir dikkatle terkedilmiş ve korunmasız çocukları Kilise’ye getiriyordu. Çocukların sadece bakımı ile değil onların hıristiyanlık eğitimleri ve vafitzleriyle de ilgileniyordu. Bütün bunlar, bize, Klemens’in imanının, canlı ve iyi amellerle dolu olduğunu söyleme hakkını verir.

Ama Tanrı, Klemens’i şehadetle de sınamak istedi. Dioklit iktidarı sırasında Klemens İznik’e gönderilir. Orada korkunç işkencelere maruz kalır ama başına gelen her şeye dayanır, ta ki kafası kesilene kadar; ve bu şehadet Klemens’in  büyük  ve canlı imanına noktayı koyar.

Klemens’in hayatı zorluklarla dolu geçti. Klemens’in yargılanmak için Roma’ya götürülüşü esnasında durakladıkları Rodos Adasında, o zamanın Episkopos’u Fotinos’un, yakın bir zamanda iman şahidi olacak Klemens ve beraberindekilerle birlikte Kutsal Litürji’yi icra ederken mucizeler yaşanması kayda değerdir. Bu sebepten dolayı Ankaralı aziz Klemens Rodos Adasında da çok sevilir ve onurlandırılır.

Klemens Roma’da tutsakken yanına  Agathangelos adında bir  Romalı ve başka müminler geldi. Aziz hepsini hapishanede vaftiz etti. Sonrasında Agathangelos haricindeki herkes başı kesilerek şehit edildi. Klemens’in peşinden giden Agathangelos, onun maceralarına ve işkencelerine ortak oldu. Sonunda  o da başı kesilerek Aziz Klemens ile beraber Ankara’da şehit edildi.

Şehitler Cryptus (yunanca kripti) denilen bir yerde idam edilmişlerdir. Cryptus, mahzen veya mağara anlamına gelmektedir. Şehitlerin idamından sonra mezarlarının yanına bir kilise yaptırılmıştır. Cryptus denilen yerde St. Clemens adına yapılan kilise, daha sonra camiye çevrilerek Yeğenbey Camii olarak 20. yüzyılın başlarına kadar gelebilmiştir.

Agathangeos ve Klemensi anma ayinleri İstanbul’da hem Anaplos’un ilerisindeki  Evdoksios bölgesindeki Martirio’da  (şehitlerin mezarları üzerine yapılmış  şapel) hem de eski ve  yeni Aya İrini Kiliselerinde icra edilirdi.

İmparator 2. Basileios (M.S. 976-1025), içinde Aziz’in kafatasının ve başka kutsal  kalıntıların saklandığı Saraya, Aziz Klemens kilisesini inşa etti.

M.S 907’de,  dönemin Ankara Metropoliti Gavril, Aziz Klemens’in dini kıyafetinden kutsal atkıyı ve Aziz Agathaggelos’un naaşından arta kalan kutsal kalıntılarını İstanbul Kocamustafapaşadaki Patrik Eftimios (M.S 907 – 912) Manastırına  armağan etti. Dolayısıyla M.S 10. yüzyıldan  itibaren Azizlerin anma ayinleri bu Manastırda  yapılmaya başlandı.

ANKARA’DA ESKİ HIRİSTİYAN MABETLERİ

Roma İmparatorluğu M.S. 395’te ikiye ayrılınca Ankara, Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kaldı. Kent 4. yüzyılın sonlarına kadar İmparatorluğun “Galatia Prima” denilen eyaletinin merkeziydi. Kentte, kalenin güneybatısında olduğu sanılan “meclis binası” (Vulevtirion), Çankırıkapı civarında “agora”, “amfitiyatro”, “Asklepion”, “gymnasium”, “hipodrom”, ve “Zeus tapınakları” gibi Bizazlılardan kalan binaların onarılarak kullanıldığı bilinen bu yapıların, bugün hiçbiri ayakta değildir.

M.S. 358’de, Ankara’da, aziz Ankaralı Vasilios, aziz Platon, Cryptus denilen yerde aziz Clemens (Clementios) adlarına kiliseler vardı. Ayrıca Nilos Manastırı ile Ankara Kalesi’nin karşısındaki tepede (Hıdırlık tepesinde olabilir) başka bir manastır da vardı. İlaveten bir tane misafirhane (Xenodokheion) ve bir de hastane (Nosokomeion) mevcuttu.

Sözü geçen Aziz Nilos, Kilise kaynaklarına göre Ankara’da doğdu, İstanbul’da eğitim aldı ve Altınağızlı Aziz Yuhanna’nın ruhani evladı oldu. Onu düşmanlarına karşı savundu. İstanbul’daki eğitimini tamamladıktan sonra Ankara’ya döndü.

4.yüzyılda Ankara’nın çevresindeki kayalıklara keşişler yerleşmiş kendilerini dua ve iyi amellere vermişlerdi. Günümüzde bile Ankara çevresindeki kaya yerleşimlerinin birçok izi mevcut.  Aziz Nilos bu  münzevi yerlerden birine yerleşti ve daha sonra oradaki bir manastırın başkeşişi oldu. Belki de Hıdırlık Tepesindeki manastıra… Yüzlerce kişiyle mektuplaştı ve onlara dini nasihatler verdi. Yazılı eserleri, kitapları, Kilisemizin Patrolocia olarak bilinen kitap dizisinin bir parçasıdır. Ölüm tarihi olan 430’a kadar Ankara’daki bu manastırda yaşadı.

Bizans dönemine ait diğer bir yapı, kilise haline getirilmiş olan Augustus Tapınağıdır. Bugün tapınakta kiliseden kalan fazla birşey kalmamıştır. Yanlız komutan Eusthatios’u anan uzun manzum bir kitabe mevcuttur. Mabedin cella duvarı açılarak bunun dışına dikdörtgen biçimde apsis ve bemayı (yani Kutsal Altarı) oluşturan dışarı taşkın bir bölüm eklenmiştir.

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yapılan camilerde ve diğer yapılarda pek çok devşirme Bizans mimari parçalarına rast- lanmaktadır. Bundan Bizans döneminde yapılan pek çok binanın bu yapılarda kullanıldığını ortaya koymaktadır.

Arslanhane Camiinin duvarlarında, minaresinin dibinde işlenmiş Bizans dönemine ait pek çok mermer mimari parça, Türkocağı binası yapılırken temelinde kalıntılar bulunmuştur.

İstasyon civarındaki temel kazıları sırasında Erken Bİzans Çağına ait Bizans mezarları bulunmuştur. Pek çok da mezar odası ortaya çıkmıştır.

Bugün Anafartalar Caddesi ile Çıkrıkçılar Yokuşu arasında, Eski Adliye Binası’nın arkasında, bugün küçük bir bölümü kalmış olan Aziz Clemens adına yaptırılmış Clemens Kilisesi, Ankara’daki tek Bizans yapısı olarak görünmektedir. Kapalı haç plan tipinde olan kilisenin dört kolu, birbirine eşit haç biçiminde ana mekanı vardır. Kilisenin yerine daha sonra Turasan Bey’in yeğeni, Yeğen Bey tarafından Camii ve Medresesi’nin yapıldığı, 1917 yılındaki çıkan büyük yangında bu iki eserin tamamen yıkıldığı bilinmektedir.

Devlet Demiryolları işletme Genel Müdürlüğü İnşaatı sırasında, Mahmut Akok ve Necdet Peçe tarafından 1939 yılında yapılan İstasyon Kazısı’nda ortaya çıkan iki Erken Bİzans (M.S. 3. veya 4. yüzyıl) Çağı mezarından biri Roma Hamamına taşınarak, restorasyonu yapılıp yeni yerine yerleştirilmiştir. İstasyonun birkaç yüz metre doğusunda bulunan çakıltaşları kazıldığında, yine birkaç Hristiyan mezarına rastlanmış, burada bulunan küçük eserler müzeye taşınmıştır. Yine burada 4. yüzyıla ait bodrum katı sağlam olarak ortaya çıkarılan küçük bir kilise bulunmuştur.

Günümüzde Altındağ İlçesindeki “Hıdırlık Tepesi” diye anılan yere “Timurlenk Tepesi” de denmektedir. Muhtemelen o tepede eski bir manastır vardı. Maalesef tepenin etekleri gecekonduyla doludur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kutsal Ankara Metropolitliği