/ Pazarın Sesi / Doğruluk uğruna zulüm görenler

Doğruluk uğruna zulüm görenler

Elçilerin İşleri Kitabı’ndan öğrendiğimiz üzere ilk Kilise Toplulukları, derin bir iman ve İncil’de  değinilen sevgiyle Rab’bin yolunda yürümekteydiler. MS 36 yılında patlak veren büyük zulüm dikkate alındığında, Hristiyanları hedef alan katliamlar, yaşanan üzüntüler ve sıkıntılar, ilk iman şehidi Stefanos’un taşlanmasıyla doruğa ulaşmıştı. Bugün Kilisemizde okunan pasajda bahsedildiği gibi “Onların arasında etkin olan Rab’bin gücü sayesinde çok sayıda kişi inanıp Rab’be döndü” (Elçilerin İşleri 11:21). Tanrı’nın gücü Mesih’in öğrencileriyle beraberdi bundan dolayı da birçok insan zulümlere rağmen inandı ve Rab’be döndü.   

Eş zamanlı olarak burada şu paradoksu da görüyoruz. Öğrenciler “doğruluk uğruna” yani Tanrı Sözüne bağlılıkları ve İncil’in hakikatine olan sadakatleri nedeniyle zulüm görüyorlar. Tanrı’nın gücü onları gölgelediği için kişisel ve kolektif her zayıflığın ve korkunun üstesinden gelebildiler. Zulmün doğrudan bir etkisi de öğrencilerin, Yeruşalim ve Filistin’in dar sınırlarının dışına dağılmasıydı. Ama bu çıkışla birlikte Tanrı Sözünü Fenike’de (Kuzeybatı Filistin’in Akdeniz kıyısı), Kıbrıs’ta ve Antakya’da vaaz ettiler ve şaşırtıcı bir şekilde Tanrı’nın şanına pek çok manevi meyve geldi. Bu şekilde acıyı özellikle tatlı ve yararlı olan bir şeye döndüren Tanrı gücünün ne anlama geldiğini anlamış oluyoruz.    

 

Zulüm gören Hristiyanın vicdanı

Yani zulümden ve şehitlikten bahsediyoruz. Hristiyanlık, tarihsel tezahürünün başlangıcından itibaren özel bir sertlikle zulme uğradı. Mesih’in uğruna yaşamını feda eden Aziz Şehitlerin sayısı sınırsızdır. Aslında günümüzde bile Hristiyanlığın dünyanın her yerinde şehitler veren, zulme uğrayan tek din olması belki de onun özelliğidir. Şehitlik, imanlılar tarafından insanın Tanrı’ya sunabileceği ahlaki eylemlerin ölçüsünün zirvesi olarak kabul edilir.  Ancak din şehidinin feda yolunda yürümesi, kendi inisiyatifi veya dürtüsünün sonucu değil, Mesih’in çilelerine ve Dirilişine sevgiyle katıldığı inancıyla bağlantılı olarak  kabul edilir.

Hristiyan şehitliğini,  fedakârlığın ve kahramanlığın diğer biçimlerinden radikal biçimde ayıran fark da tam olarak burada yatıyor. Mesih’in sevgisinin ve bağışlayıcılığının gücü, zulmedenlerin geçici ve görünüşteki üstünlüğünü, kudretini, şiddetini, gücünü aşar. Çünkü bütün bunlar gerçekte mutlak zayıflığın, cehaletin, kötülüğün ve vicdani bulanıklığın göstergesidir. 

 

İman şehitliğinin teolojisi

MS 2. Yüzyılda bilinmeyen bir yazarın Diognetus’a yazdığı ünlü bir apolojetik metin, Hristiyanların dünyadaki yaşamlarından ve haksız yere uğradıkları zulümlerden bahsederek, diğer şeylerin arasında imanlılar hakkında şöyle  yazar:

“Herkesi seviyorlar ama herkes tarafından zulme uğruyorlar. Dünyanın insanları onları yok sayar ve hor görürken, onları yargılıyorlar. Öldürülürler ama yine de diridirler, yaşama geri dönerler. Mesih uğruna fakir ve alçakgönüllü oluyorlar ama Tanrı’nın sevgisiyle komşularını zenginleştiriyorlar. Onurları rencide edilir, iftiraya uğrarlar, kötü muamele görürler ama O’nun değerlerine sahip oldukları için Tanrı tarafından yüceltilirler. Başkalarına iyilik yaptıkları halde, kötüymüş gibi cezalandırılırlar.”

Bu karşıt yaklaşım ve davranış kalıpları, imanlıya, Hristiyan yaşamının dünyevi düşünme biçimiyle arasındaki paradoksu anlamasına yardımcı olurlar. Bu nedenle, söz konusu mektubun yazarı, “ruh insan bedeni için ne ise, gerçek Hristiyanlar da dünya için odur” diyor. Onlara benzemek için her türlü çabayı gösterelim ki, zulümler döneminde Antakya’da ilk kez Mesih’in öğrencilerine verilen isme, Hristiyanlar olarak ismimize layık olalım.

 

Arhimandrit N. K. Foni Kiriou (Rabbin Sesi) 20 numaralı broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir. 14 Mayıs 2023

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Doğruluk uğruna zulüm görenler