/ Pazarın Sesi / Mesih’in Çarmıhıyla övünmek

Mesih’in Çarmıhıyla övünmek

Eylül ayı, Kilise yeni yılının başlangıç ayı olup, isabetli bir şekilde hareket edilerek, tüm yıl boyunca işlerimizin, gayretlerimizin ve yaşamımızın Haç’ın gizemi aracılığıyla kutsanması ve anlam kazanması için Kıymetli ve Hayat Veren Haç’ın Yükseltilmesi yortusu en başından itibaren merkezi olarak belirlendi. Böylece, Haç’ın Yükseltilmesi yortusundan önce gelen bu Pazar günü boyunca, yortu öncesi ayinlerde ilahi okuyanların ağzından duyduğumuz troparion bölümleri dışında, Elçi Pavlus’un Tanrı’nın insana olan sonsuz sevgisinin örneği olarak Mesih’in Haçını, Mesih’in ölümünü ve İnsanoğlunun “yüceltilmesi” hakkında yaptığı övgü dolu konuşmasını dinleriz. “Öyle ki, O’na inananların hiçbiri mahvolmasın, herkes sonsuz yaşama kavuşsun” (Yuhanna 3:13-17).

Mümkün olduğunca en kısa ifadeyle, söz konusu yortunun dördüncü yüzyılın başlarında kabul gördüğünü, hem Kutsal Haçın bulunmasıyla (326)  hem de Aziz Konstantin ve annesi Azize Eleni tarafından Rab’bin mezarının bulunduğu yerde inşa ettirdikleri Diriliş Bayramına ithaf edilen Kilisenin Açılış Töreni (13 Eylül 335) ile yakından bağlantılı olduğundan bahsedeceğiz. Kilisenin Açılış Töreni sekiz gün sürüyordu. Yortunun ikinci günü olan 14 Eylül’de ufkun dört noktasının kutsanması, haç kurbanının ve Mesih’in Dirilişinin gizemiyle tüm dünyayı kurtaran imanın duyurulması için Haç’ın Yüceltilmesi Golgota’dan başlıyordu. O çağlarda başlayan Yüceltme ibadeti, ilerleyen yıllarda aynı dönemlerde tekrarlanan bir pratik haline geldi ve günümüze dek ulaşarak gelenekselleşti. Bu gelenek, o dönemlerde ibadethanelerimizde nasıl yaşam bulduysa, önümüzdeki çağlara ve kuşaklara da aktarılacaktır.

Yahudileşen Hristiyanlar

Bugünkü Elçisel pasajımız, Elçi Pavlus’un Galatyalılara yazdığı mektubun sonsözüdür. Onun birkaç ayetinin ana teması, Mesih’e ve vaftize olan imanlarına rağmen yalnızca Musa Yasası’nın farklı ibadet buyruklarına kalmayıp, bunları tüm inananların kurtuluşu için zorunluluklar olarak görmeye devam eden Yahudileşen bazı Hristiyanlara karşı takındığı tavırdır. Bundan dolayı da, ilk Kilise yaşamında ve genel olarak Yahudi olmayan Hristiyanlar arasında birtakım sorunlar yaşandı.

Haç: Tanrı’nın yolundan giden imanlıların övgüsü

Bu nedenle Elçi Pavlus, Yahudileşenlerin, yani yeni Hristiyan olanlar açısından Musa Yasasının buyruklarına, sünnet gibi törenlere sıkı sıkıya bağlanmanın ne kadar ahmakça olduğunu vurgulayarak, Kilisenin ve her imanlının övgüsü ve yüceliği olan Mesih’in Haçıyla karşılaştırır. Yani, alçakgönüllülüğün en uç noktası, fedakârlık, sevgi, günahın ve ölümün üstesinden gelmek. Elçi, karmaşık yasa buyruklarını, sembolleri ve örnekleriyle eski Yahudi dünyasının yerine “Yeni Yaratılışı” yani, sadece İsa Mesih aracılığıyla gerçekleşmesi mümkün insanın yeniden doğuşunu ve dünyanın dönüşümünü koyar.  

Yeni yaşam biçimi

Pavlus’un Rab’bin Haçıyla övünmesi boş sözlere ya da retorik figürlere atıfta bulunmaz. Aksine, Mesih’in İnciline dayanan yeni bir yaşam tarzına sahiptir. Bu nedenle de Mesih’in Çarmıhında dünyanın kendisi için ve kendisinin de dünya için çarmıha gerildiğine dikkat çeker. Bu görüşe dayanarak, mükemmel bir ifadeyle “Mesih İsa’ya ait olanlar, doğal benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir” (Galatyalılar 5:24) diyerek, aslında Mesih’le çarmıha gerilenlerin bu dünyadaki günahkâr tutkuları ve isteklerini de çarmıha gerdiklerini ifade eder.

Peki, Elçi “dünya” kelimesiyle ifade etmek istediği şey nedir? “Dünya” kelimesi burada –Teolog Zigavinos’un yorumuna göre “dünyevi ve yaşamsal şeyler, zenginlik, şöhret ve benzerleri, yani çoğu kişinin parlak görüp kandığı ve kıskançlıkla baktığı şeylerdir.” Yani “dünya”, insanı Tanrı’dan uzaklaştırmaya çalışan ve aynı zamanda Tanrı’da bulunan yaşamın anlamından ve amacından uzaklaştıran şeylerdir.

Ancak yaşam fışkıran “ölümü” ve umudunu Tanrı’ya bağlayan imanlı, dünyanın aldatmacalarını bir kenara bırakarak kendisine bağ olan şeylerden kurtulur, üzüntülerin üstesinden gelir ve Tanrı Krallığının sevincine ortak olur. Tüm bunlar insanı gündelik yaşamından uzaklaştırmaz ya da onun dünyevi görümlerini körüklemez aksine onların konumunu sağlamlaştırır, besler ve gerçek amacına, yani, yeni yaratılışa, Tanrı’nın yeni yaratımına yönlendirir.

 

Arhimandrit N. K. Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 37 no’lu broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir. 10 Eylül Pazar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mesih’in Çarmıhıyla övünmek